21 Eylül 2009 Pazartesi

Kriz gitmek bilmezken

Pazar Araştırma Şirketi Millward Brown, krizde tüketici davranışlarını ve tüketicinin kriz ile birlikte ortaya çıkan yeni tüketim trendlerini ortaya çıkaran bir araştırma gerçekleştirdi.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu İtalya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Almanya, Hollanda, Polonya, Romanya olmak üzere toplam 9 ülkede gerçekleştirilen Millward Brown Idea Blog çalışmasına, Türkiye çalışması için 132 kişi düzenli katılım gösterdi ve Türkiye'de kriz ile birlikte tüketicinin davranışları analiz edildi.
Araştırma, Avrupa ülkelerindeki tüketiciler ile Türk tüketicinin arasında ki krizde ki davranış farklılıklarını ortaya koydu.
Araştırmaya göre, Türkiye'de geçen yıla oranla kişisel finansal durumunun yüzde 14 daha kötü olduğu, ülke ekonomisin yüzde 44 daha kötüye gittiği ve halkın moralinin ise diğer yıllara oranla yüzde 36 daha kötü olduğu ortaya çıktı.
Araştırmada, Türk tüketicisine yönlendirilen “Önümüzdeki ayları düşündüğünüzde, bir şey satın alacağınız zaman hangisi sizin için geçerli olur?” sorusuna yüzde 56 oranında kişi “Bilinen markaları satın almak daha iyidir çünkü daha güvenilirdirler” cevabını verirken “Farklı markalar arasından seçim yapmak daha iyidir” diyenler yüzde 32 oranında kaldı.


Araştırmaya göre tüketici “ilk tercihlerini” değiştirmemiş görünüyor. Ancak, premium markaların, “ilk tercih” skorlarında ciddi düşüşler söz konusu olurken, ana markalar ve market markaları düşüş yaşamıyor. Tüketicilerin büyük bir çelişkiye düştüklerinin görüldüğü araştırmada, şunlar kaydedildi:
“Giderleri kıs düşüncesi hakimken hayat tarzını sürdür düşüncesi de onunla birlikte fazlaca hakim. Kriz zamanında tüketicinin gözdesi indirim marketleri, süpermarketler ile alışveriş merkezleri.
Araştırma sonuçlarından biri de gelirlerin yüzde 51 aynı kaldığı ve harcamalarında ona paralel olarak yüzde 44 arttığı gözlendi. Geçen senenin aynı dönemlerine kıyasla harcamaların biraz daha azaldığını gösterirken en fazla tasarruf eğlence sektöründe görüldü. Türk insanın eğlence giderleri yüzde 26 azaldı.
Araştırmadan çıkan bir çarpıcı sonuç ise krize rağmen insanların bazı alışkanlıklarından taviz vermediğidir. Örnekler; Temel gereksinim (Düzenli alışverişler, 'Ailemin bunlara gereksinimi var'), Ruh sağlığı (Bir bardak kahve, gazete 'günün stresini üzerimden atmalıyım'), Yaşam tarzı (Daha kişisel ve büyük kalem alışkanlıklar 'her gün spor yapmalıyım, çocuklarım piyano dersi almalı'), Eğlence (Ödüller 'dışarıda pahalı bir yemek, harika bir gece...' )Araştırma'nın Türkiye sonuçlarını hakkında değerlendirmede bulunan Millward Brown Türkiye Genel Müdürü Betül Khan, tüketicilerin harcamak istedikleri için satın aldıkları ve sadece gereksinim duydukları için satın aldıkları tüketim arasında gidip geldiklerini söyledi.

Khan, fakirlik ve tutumluluk ekseninde krizi yaşayanların olduğunu dile getirerek, Türk tüketicilerinin genelde Avrupalı tüketicilere kıyasla geleceğe daha ümitle baktıklarını ve ülke ekonomisinin daha kötü olsa da kendi finansal durumlarının gelecek 12 ay içinde daha iyi olacağına inandıklarını belirtti.
Gelecek 12 ayda ülkenin finansal durumunun daha kötü olacağına inananların oranı yüzde 44 iken, kişisel finansal durumlarının daha kötü olacağını düşünenler ise sadece yüzde 14 oranında olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Krizle baş etme stratejileri 'krizin yağını çıkarmak' olarak özetlenebilir. İtalyanlar veya Portekizler gibi ümitsizliğe ve çaresizliğe kapılmıyorlar, yada Çekler ya da Romanyalılar gibi durup beklemiyorlar. Krizde farklı iş olanakları, ya da promosyon, indirim kampanyaları gibi fırsatların doğacağına inanıyorlar.

Bu nispeten daha olumlu havayı, üretici sektörlerin ve markaların değerlendirmeleri, marka ve ürünleri tüketme konusunda tüketici iç görüsüne dayanan çekici ve yaratıcı reklam kampanyalarıyla tüketimi canlandırmaları mümkün. Vermeleri gereken alt mesaj; tüketimin israf olmadığını hissettirmek, duygusal tarzlı ama ürün ve hizmetlerin fonsiyonel / fiziksel faydalarını hatırlatan kampanyalara yer vermek; tıpkı maden suyu üreticilerinin 'içiyorsam sebebi çok' kampanyasında olduğu gibi...”
Betül Khan, Türkiye'nin genç, dinamik, cesur ve geleceğe Avrupalı tüketiciden daha iyimser bakan nüfusunun, krizi atlatma konusunda en büyük desteği olacağını da sözlerine ekledi.

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/12524269.asp

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Pazarlama ustası Sergio Zyman’dan alıntılar...


Coca-Cola’nın eski CEO'su olan ve Time dergisi tarafından “20. yüzyılın önde gelen 3 girişimcisi”nden biri seçilen Zyman'ın türkiye'ye geldiğinde pazarlama ile iligli sorulara verdiği kısa ve öz cevaplar...


- Pazarlama nedir?

Pazarlama liderliktir. Liderlik de büyümektir. Yani pazarlama büyümektir. Pazarlama. “Büyümeye odaklanmaktır”. Eğer pazarlamada -çoğu kez yapıldığı gibi- faaliyetlere odaklanıyorsanız, zamanınızı ve paranızı boşa harcarsınız. Pazarlama disiplinli bir süreçtir ve bu büyümenin mutlaka çok iyi planlanması gerekir. Eğer büyüyemiyorsanız küçülürsünüz. Sonuçta bu bir savaştır ve amacı rakibinizin pazar payını ele geçirmektir. Bir söz vardır: “savaşta vatanın için ölme, düşman vatanı için ölsün.” Savaşın anlamı budur.

- Pazarlama nerede başlamalı nereye kadar gitmelidir?

Pazarlama, ürün ya da hizmetin tasarım aşamasından başlar, satış sonrasına uzanır. Asıl müşteri ilişkisi de malın satılmasından sonra başlar. Bir mal veya hizmeti satarken satıcının tavrı/tarzı, satış sonrasında da servisin davranışı pazarlamanın bir parçasıdır. Yani mal satıldığı anda pazarlama faaliyeti bitmez,aksine o zaman başlar. Bu nedenle personelin pazarlamada çok önemli bir değeri vardır. Bunun için kurum kültürü ve kurum içi iletişim çok önemlidir. Bu durum havayolu gibi hizmetler için de, dayanıklı tüketim malları için de, hızlı tüketim malları için de aynen geçerlidir. Örneğin bir cips paketinin açılma şekli bile markayı farklılaştırmanın bir parçası olabilir.

- Pazarlama stratejisini kim belirlemelidir?

Bir malın veya hizmetin stratejisini belirleme görevi, o malı veya hizmeti üreten firmanın başındaki kişiye aittir ve onun sorumluluğundadır. Eskiden stratejiyi reklam ajansları oluştururdu ama pazarlama stratejisini oluşturmak reklam ajanslarının işi değildir. Çünkü çoğu kez anlaşıldığı gibi pazarlama; reklamdan ibaret değildir. Bu nedenle reklam ajanslarının dediği “reklam uzun vadede bilinirliği artırır” lafı çok anlamlı değildir. Reklam şimdi sattırmalıdır, satın alınmayan bir malın bilinirliği de olmaz.

- Pazarlama ile reklam arasında ne fark vardır?

Reklam markanın ortak kültüre tanıtılması demektir. Pazarlama ise fark yaratmaktır. Kendinizi farklılaştırabilirseniz değer yaratırsınız. Önerdiğiniz değeri anlayan kitle de sizin markanızı alır.

- Satışlar düşüyor, işler iyi gitmiyor. Ne yapmalıyım?

Eğer işler iyi gitmiyorsa bunun iki nedeni olabilir ya markanız zayıftır veya doğru kişilerle çalışmıyorsunuzdur. Satışınızı artırmak için markanızın önerdiği değerde bir değişiklik yapmalısınız. Çoğu zaman yapıldığı gibi logonuzu değiştirdiniz diye kimse sizin malınızı veya hizmetinizi satın almaz.

- Ürünümle ilgili nasıl bir mesaj vermeliyim?

Marka, tüketiciyle ilişki kurarak yaratılır. Pazarlamada önemli olan insanları doğrudan doğruya ilgilendiren enformasyonu sağlamaktır. Markanız ancak bu şekilde müşterinin gözünde bir değer ifade eder. Bush bunun için kazandı; İnsanların korkularıyla ilgili konuştu. Kerry bunun için kaybetti çünkü Vietnam’dan söz etti. Oysa kimse Vietnam’la ilgilenmiyordu.

- Pazarlama faaliyetlerimin sonuçlarını nasıl analiz edebilirim?

Çok sık ölçüm yapmalısınız haftalık, aylık, üç aylık ... Eğer hedeflerinizin gerisinde kaldıysanız bunun nedenlerini çok iyi analiz etmelisiniz. Bunun için rakiplerinizi de iyi izlemelisiniz. Ama bundan da önemlisi, eğer hedeflerinizin önüne geçtiyseniz, yani planladığınızdan daha iyiyseniz bunu nasıl başardığınızı mutlaka analiz etmelisiniz. Nasıl başardığınızı bilirseniz bunu hep yapabilirsiniz.

- Sezon satışımı artırmak için herkesle birlikte çok fazla reklam yapıyorum ama sonuçta pazar payım bir türlü artmıyor. Ne yapabilirim?

Öncelikle pazarlamada mitolojilerden kurtulun. Şu mevsimde bu satılmaz, bu dönemde şuraya gidilmez gibi efsaneler fikir üretmenizi engeller. Eğer sezon dışındaki pazar payınız sezon içindeki pazar payınızla aynı ise siz tembelsiniz ve hiçbir şey yapmıyorsunuz demektir. İnsanlara malınızı sezon dışında satacak fikirler geliştirin.

- Uzun süredir pazarlamayla ilgili çok parlak bir fikir üretemiyoruz. Oysa çok iyi bir ekibimiz var ve aldığımız her elemanı çok sıkı bir eğitimden geçirerek donanımını artırıyoruz. Süreci hızlandırmak için ne yapmalıyız?

Yeni fikirleri içinize katmaktan hiçbir zaman korkmayın, en iyi ağaç aşılanmış ağaçtır. Üniversiteyi yeni bitirmiş insanları alıp 3-5 aylık eğitimden geçirip kendinize benzetmek için onların beyinlerini kirletmeyin, bırakın yeni fikirlerle gelsinler.

- Eskiden “sadık müşteri” diye birileri vardı, onlar şimdi nerede?

Ürün ve hizmetler gibi markaların sunduğu değerler de birbirine yaklaştığı için müşteri sadakati günümüzde pek fazla anlamı olan bir konu değil. Bu nedenle “Sadık müşteri” aramak yerine daha yaratıcı olmayı deneyin.

Zyman’a göre herkes kendini bir marka olarak görüyor ve değerini artırmaya çalışıyor. Giyimiyle konuşmasıyla bunu yapmaya çalışıyor. Bu nedenle önce kendiniz marka olmalısınız sonra ürününüzü veya hizmetinizi marka haline getirebilirsiniz.

5 Eylül 2008 Cuma

Seth Godin'den Mor İnek

Bütün dünyada çok satanlar listesine girmiş olan Permission Marketing(İzinli Pazarlama), Unleashing the Ideavirus( Fikir virüsünü salıvermek) ve Survival is not enough ( Hayatta Kalmak Yeterli değildir) isimli kitapların yazarı, ünlü bir konuşmacı, yazar ve değişimci olan Godin, birçok şirketin kuruluşunda aktif rol oynamıştır ve Fast Company dergisinin yardımcı editörüdür. Sizlerle onun en az diğer kitapları kadar etkili ve tüm dünyada popüler olan Mor İnek kitabından çarpıcı noktaları paylaşmak istiyorum. Keyifli okumalar...


Mor İnek’siniz ya da değilsiniz= Çarpıcısınız ya da görünmezsiniz, seçiminizi yapın….

Kitap, gerçekten fark edilebilir bir şey yaratmak istiyorsanız, ürettiğiniz ve yaptığınız her şeyin içine Mor İnek’i koymanız gerektiğini söylüyor. Mor İnek Godin’in TV- Endüstri karması sonrası dünyasında geçerli kabul edilen pazarlama kurallarını sunuyor. Küçük girişimcinin başarıya giden kendi mor yolunu izleyerek, tutarlı bir şekilde düşüncede ve pazarlamada büyükleri nasıl sollayacağını anlatıyor.
Mor İnek bir fenomeni, heyecan verici olanı, sezgilere dayananı, inanılmaz derecede hızlı olanı simgelemektedir. Her gün, tüketiciler çok sayıda sıkıcı şeyle (yani çok sayıda kahverengi inekle) yüz yüze kalıyorlar, ama mor ineği tanıdıktan sonra onu unutamayacaklar. Mor İnek ürününüze veya hizmetinize sonradan ilave edilecek bir pazarlama fonksiyonu değil aksine ürün ya da hizmetin ta kendisi, en baştan yapılacak olandır.
Starbucks’ta, JetBlue’da, Krispy Kereme’de, Apple’da olup da sizde olmayan ne? Bu şirketler nasıl oluyor da kendini eleştirenleri hayretler içinde bırakıyorlar ve kendinden önce denenmiş bütün büyük markaların önüne geçiyorlar? Kitapta bunlar ve daha niceleri Mor İnek çerçevesinde eğlenceli bir dille ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Öncelik verilen konular: 4Pnin dışındaki yeni P’ler, devrim, farkında olmak, niyet ve yöntem, yükselmek, detaylar, yayılmayı başaran fikirler, hile yapmak, müşteriler, büyük rakamlar kanunu, lideri izleme, tasarılar ve kazançlar, kitle pazarlamacıları, fark edilirin zıddı, parodi paradoxu, sloganın gücü, insanların satın aldığı ve konuştuğu şeyi satın alma, uzlaşma sorunu, bugünün pazarlamacısı olmak, dikkat çekici olmanın kuralları ve sınırları, ucuz olmanın sorunu, beyin fırtınası, işinize mor inek getirmek, gerçekler….

Dünyanın en çok tanınan pazarlama danışmanları Al Ries ve Jack Trout'tan Pazarlamanın 22 Kuralı

İşte o 22 altın kural, iyi okumalar...

1) Liderlik kuralı: İlk olmak, üstün olmaktan daha iyidir, ya doğru bir ilksiniz, ya da hiçsiniz!

2) Kategori Kuralı: Eğer bir kategoride ilk sırayı kazandıysanız, ilk olabileceğiniz yeni bir kategori yaratın.

3) Zihin kuralı: Zihinlere ilk girmek, piyasalarda ilk olmaktan daha iyidir.

4) Algı Kuralı: Pazarlama ürünleri değil, algıların savaşıdır. En iyi ürün diye bir şey yok, pazarlama dünyasında tek bir gerçek var, o da müşterinin veya olası müşterinin sizin ürününüz/markanız üzerindeki algısı

5) Odak kuralı: Pazarlamada en güçlü kavram, müşterinin zihninde yer etmiş bir kelimedir. Kelime karmaşık olmamalı, icat edilmiş bir kelime de olmamalı… örneğin; crest= çürük, Mercedes= mühendislik, BMW: sürüş, Volvo= emniyet, Domino’s = evlere servis, Pepsi-Cola= gençlik, Nordstrom= hizmet

6) Teklik kuralı: Tüketicinin zihnindeki bir kelimeyi birden fazla şirket sahiplenemez. Mc donalds= dünyanın en hızlı hamburger zinciri (hızlı) tabi bu odak kelimeyi tüm iletişim faaliyetlerinizde (reklam, vs) ve 4Pnizde vurgulamanız gerekiyor ki, bu kelimeyi sizden başka kimse sahiplenemesin

7) Merdiven Kuralı: Stratejini merdivende hangi basamaktaysan ona göre belirlemelisin. Araba kiralam markası= hertz ( bu kategoride merdivende en tepedeki basamakta, dolayısıyla stratejieleri de tepedeki yeriyle çelişmemeli)
limonlu soda merdiveni= 7-up, ikinci sırada: Sprite

8) İkilik Kuralı: Uzun vadede her pazarda iki marka öne çıkar. Cola ve Pepsi bir de Royal diye bir sey vardı neydi o?? 3.cüye pek yer kalmaz!! Bu ikisi hep bir mücadele içindediler, asıl oyunculardır pazarda.

9) Zıtlık kuralı: eğer ikinciliğin peşindeysen, stratejini lidere göre belirlemelisin. Güçlü bir lider, ikinciliği kovalayanlar için bir fırsattır ( tabi akıllı davranıyorlarsa). Liderin özünü belirleyip, liderin tam zıddınını tüketiciye sunacaksın, yani lidere bakıp, birebir taklit etmeden, seçmiş olduğu yolu takip edip o yolda farklılaşacaksın.

10) Bölünme Kuralı: Kategoriler zaman içinde bölünerek çoğalır. Genel olarak liderin baskın konumunu koruması için yapması gereken şey, her yeni kategoriye farklı bir markayla dalmaktır. Böylelikle yeni kategorisindeki her hangi bir ürün olumsuz tepki görürse bundan ana markası yani üstün konumdaki hali etkilenmeyecektir. GM: Chevrolet, Pontiac, Oldsmobile, Buick ve Cadillac, Geo ve Saturn Da yaptığı gibi

11) Perspektif Kuralı: Pazarlama faaliyetlerinin etkileri, zamanla ortaya çıkar. Nefes(sermaye, bilgi, azim, istek, çaba…), sabır ve gayret gerektirir.

12) Genişlemeler Kuralı: Marka özvarlığını arttırmanın cazibesi, pazarlamacıyı ürün grubunu genişletmeye zorlar. Akılcı davranmak gerekir, birçok riski beraberinde getirir: kimisi her alanda zayıf ama var olacağıma, bir alanda güçlü ve var olurum der. Kimisi ürünü çeşitlendirmek Pazar payımı attırır, rekabet edebilmem, tüketiciyi her alanda memnun edebilmem ve kendimi yenilemem için olmazsa olmazlardandır der.

13) Fedakarlık kuralı: Bir alanda başarıyı yakalamak için bazı şeylerden vazgeçmeniz gerekebilir. Ürün grubunuzu daraltıp, tek bir şeye focus olup, tek işte adını duyurmak, o işin ustası, lideri olmak. Safari giysiler: Banana Republic, Gençler için günlük giysi: The GAP

14) Nitelik Kuralı: Her niteliğin etkiliği bir karşıt niteliği vardır.
Crest= çürüklerle savaşır, Aim= tadı güzeldir, Close up= nefesinizi tazeler

15) Samimiyet Kuralı: olumsuz bir yönünüzü kabullenmeniz, tüketici tarafından olumlu karşılanacaktır. Listerine= günde 2 defa katlanmak zorunda kaldığınız tat.. gibi

16) Tekillik kuralı: Her durum için, başarıyı getirecek sadece bir tane hamle söz konusudur: beklenmedik olanı yap!

17) Bilinmezlik kuralı: Rakiplerinizin stratejilerini siz belirlemediğinize göre, geleceği tahmin etmeniz imkansızdır. Değişimden faydalanarak, trendleri kestirerek rakiplerin nasıl adım atacağını öngörüp, sizin nereye hareket etmeniz gerektiğine karar verebilirsiniz ama bu karar esnek olmalı, hızla değişebilmeli.

18) Başarı kuralı: Başarı kibre, kibir de başarısızlığa yol açar.

19) Başarısızlık Kuralı: Başarısızlık da olasıdır, ve yeri geldiğinde başarısızlığı kabullenmek lazımdır. Tabi kayıpları en aza indirgemek bu doğrultuda en iyi stratejidir.

20) Reklam Kuralı: Çoğu zaman basına yansıyanların aksi doğrudur. Müşterinin kafasındaki algı budur. O zaman ürününle uyum içinde olan, çok da fazla uçmayan fikirlerin yer aldığı reklam kampanyaları gerçekçi ve etkili olacaktır.

21) İvme Kuralı: Geçici heveslerin değil trendlerin üzerine inşa edilen programlar başarılı olur.

22) Kaynaklar Kuralı: Kaynaklar yeterli değilse, fikir de iyi bir çıkış yakalayamaz. Rekabet vahşidir. Dev şirketlerin markalarının arkasındaki maddi destek büyüktür.

Kotler'den 10 Ölümcül Pazarlama Günahı

Modern Pazarlamanın babası olarak bilinen Philip Kotler, pazarlama konusunda şimdiye kadar 25 kitap yazmıştır. Kotler ayrıca, gönüllü kuruluşların yanı sıra IBM, GE, Bank of America, AT&T ve Michelin gibi dev global şirketlere danışmanlık yapmaktadır.
Kotler'i işletme okuyan ya da MBA yapan herkes tanır. 1000 sayfalık ders kitaplarını okumak için vakti olmayanlar için "10 Ölümcül Pazarlama Günahı" adlı kitabında geçen önemli noktaları sizler için derledim, keyifli okumalar!

Kitap Hakkında:

Çoğu pazarlama faaliyeti artık işe yaramıyor. Çoğu reklam, tüketicilerin zihninde markalar için farklı bir konum yaratmıyor. Çoğu marka adayı, çok geçmeden pazarlama tarihinin derin çukuruna atılıyor ve bir daha hatırlanmıyor.
Peki suç kimde? Modern Pazarlamanın kurucusu ve pazarlama literatürünün bir numaralı ismi Philip Kotler’e göre suç, 10ölümcül pazarlama günahını bile bile ve durmadan işleyen pazarlama günahkarlarında.. Pazarlamayla uğraşan ve pazarlama hakkında düşünen herkesin okuması gereken bu kitapta, yazar önce büyük pazarlama günahlarını bir bir sıralıyor, sonra bu günahlardan arınmanın yollarını gösteriyor.
Peki bu günahlar neler?

· Şirketiniz yeterince Pazar odaklı ve müşteri merkezli değil: Pazar fırsatlarını göremiyor, hedef kitlenin istek ve beklentilerini fark edemiyor ya da yeterince tatmin edemiyor.
Ne yapmalı?


1) Pazar segmentlerini iyi tanımlamak ( yayr segmenti, değer segmenti, sadakat segmenti), segmentleri önceliklerine göre ayırmak, her bir segmente uygun bir uzaman atamak ( satış gücünü segmentlere göre tahsis edip, uzamanlaştırmak)
2) Müşterilere daha iyi bir hizmet sunmak, onları tatmin etme yolları aramak, onlarla kolay ve etkileşimli iletişim kurmak, çalışanlarına müşteri eğitimi vermek, müşteri kültürü ve bilinci oluşturmak

· Şirketiniz hedef müşterilerini tam olarak anlamıyor: tüketici ihtiyaçları, algıları ve tercihlerinin analiz edilmesi gerekiyor. ( hedef müşteriyi yakından tanımak: focus gruplarla, anketler, derinlemesine mülakatlar, etnografik araştırma, müşteri panelleri, CRM yazılımı ve veri tabanı )

· Şirketinizin rakiplerini daha iyi tanımlaması ve izlemesi gerek: başlıca rakipler kimler, bunların zayıf / güçlü yanları, nasıl hareket ettikleri, nasıl düşündükleri, nasıl davrandıkları, teknolojiyi izlemek, rakiplerle benzer ve ayrılıkları analiz ederek stratejilerinden yararlanmak

· Şirketiniz hissedarlarıyla ilişkisini gereğince yönetemiyor: çalışan, tedarikçi, distribütör ve yatırımcı ilişkiler, memnuniyeti, iletişimi

· Şirketiniz yeni fırsatlar bulmakta başarılı değil: yeni ürün/hizmet sunmak, farklılık yaratarak Pazar payını korumak/artırmak, fırsatlara yatırım yapmak, Pazar çevresindeki değişimleri, teknolojiyi, yenilikleri gözlemlemek

· Şirketinizin pazarlama planlama süreci kusurlu: rakam, bütçe, reklam, hedefler, stratejiler, taktikler net ve ikna edici olmalı, durum analizi( SWOT) doğru, güncel olmalı, pazarlama planı unsurları sürekli revize ve kontrol edilmeli

· Şirketinizin ürün ve hizmet politikalarının sıkılaştırılması gerekiyor: zayıf, para kazandırmayan ürünler ayıklanmalı, güçlü, çekirdek markalar üzerine focus olunmalı, müşteri tarafından önem verilen hizmetler yoğunlaştırılmalı, çalışanlara çapraz satış ve sürekli satış eğitimleri verilmeli ve şirket politikalarında kullanılmalı

· Şirketinizin marka geliştirme ve iletişim becerileri zayıf: hedef pazara kendinizi tanıtın ( reklam, satış promosyonu, hakla ilişkileri), markadan beklentileri, olumlu/ olumsuz düşünceleri öğrenin, bu doğrultuda marka değeri oluşturun, markanızda, ürünlerde ve hizmette kalitede farklılık yaratın, markanızı geliştirme stratejileri belirleyin

· Şirketiniz verimli ve etkili pazarlama gerçekleştirecek kadar iyi organize edilmemiş: pazarlamanın diğer departmanlarla ilişkilerinin iyileştirilmesi, daha güçlü bir liderin atanması, yeni beceriler kazandırılması, bütünleşik pazarlama iletişimi uygulamaları ( marka değeriyle çelişmeyecek ofis dekoru, çalışan eğitim ve bilgi düzeyi, konuşma, giyim kuşam…)

· Şirketiniz teknolojik azami düzeyde yararlanmıyor: etkili web sitesi, etkili bir intranet, etkili ekstranetler, çevrimiçi e-eğitim, e-istihdam, e-tedarik, e-Pazar araştırması, e-sohbet odaları, forumlar, e-ticaret, satış otomasyan sitemi, Pazar otomasyon sistemi, karar destek modelleri

19 Temmuz 2008 Cumartesi

tekstil ürünleri ve pazarlama

İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetim ve Pazarlama Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Sayın Doç.Dr. Şebnem Burnaz ile birlikte yürütmekte olduğumuz, sonuçları akademik bir çalışmada değerlendirilecek olan anketimize değerli katkılarınızı bekliyoruz...

Anket sorularına ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. Şimdiden teşekkürler...


http://www.surveymonkey.com/s.aspx?sm=Dm1JyWaqJXAQJvymel4CEg_3d_3d

12 Haziran 2008 Perşembe

Flog Your Blog

Bu sabah "Teasa's Tips" adlı blogda okuduklarım dikkatimi çekti. Blog yazarlarına bloglarına tıklanması için neler yapabilecekleri özetlenmiş. Gerçi biz blog yazarlarına çok yeni olmasa da yeni blog açanlara ipuçları niteliğinde birtakım öneriler sunulmuş. Bunlardan birkaçını sizlerle de paylaşmak istiyorum:
  • Blogunuzda en az 5 tane blogunuzun temasıyla ilgili eğitici makaleler yazın veya yayınlayın. 500 kelimeden fazla olan bu makalelerde okuyuculara konuyla ilgili ipuçları verin ve önerilerde bulunun
  • Her gün 1 adet yeni blog yazın ve yayınlayın. Bunlar eğitici öğretici makaleler olmak zorunda değil. Hatta yeni haberler ve ilgi çekici, duyulmamış bilgilerle dolu olursa çok daha iyi olur. Bu okuyucuların her geçen gün sizin blogunuza olan ilgisini arttırdığı gibi, internete her girdiğinde sizin blogunuza da göz atmasına, sayfalarınızda gezinmesine sebep olacaktır.
  • Blogunuzda yazılarınıza yorum yapılmasına izin verin. Bu ilgiyi ayakta tutacaktır. İnsanlar yazdıklarınıza kendi düşüncelerini katacak ve başkalarının kendi düşünceleri hakkında neler söylediğini merak edip, her gün sizin bloğunuzu tıklayacaktır. Eğer yazılarınıza yorum gelmiyorsa, okuyucularınıza bir soru yönelterek, onları cevap vermelerine cesaretlendirebilirsiniz.

Devamını http://marketingprofs.chtah.com/a/tBIRqF4AJaJZfB7RPoHBeAzwN-O/news11 adresinden okuyabilirsiniz.

Benim önerim ise; facebook'un flog blog uygulamasını profilinize eklemek:)