27 Mart 2008 Perşembe

internet samanlığında iğne aramak Google'ın işi....



Stanford Üniversitesi'nde doktora yapan Larry Page ve Sergey Brin ilk kez 1995 yılında tanıştıklarında 23-24 yaşlarındaydılar ve internet dünyasının en başarılı pazarlama araçlarından birini yaratacaklarını akıllarının ucundan geçirmiyorlardı. İnternet üzerinde aranan bilgilere en kısa sürede ulaşmayı sağlayacak bir yazılım geliştirme projesi için bir araya gelen Page ve Brin, 98 yılında Yahoo'nun da kurucularından olan David Filo'nun da yüreklendirmesi ile kendi şirketlerini kurdular. 7 Eylül 1998'de şirketin açılışını yaptılar. Başlarda dört personele sahip şirketin ilk ofisi bir araba garajından bozmaydı.

İnterntete yer alan bilgilere en kısa zamanda ve en kolay yolla ulaşmayı sağlayan Google programı, daha önceden geliştirilmiş olan arama motorlarından daha farklı ve çok daha hızlı bir sistemle çalışmakta. Lisansı şirkete ait olan "PageRank" teknolojisi ile listelenen binlerce sayfa, ziyaret edilme sıklıklarına göre dizilmekte. Böylece diğer arama motorlarının en büyük dezavantajlarından biri olan sıralamanın manipüle edilebilmesi sorunu da bu programla çözülmekte.

En iyi teknoloji şirketi

İnternette yer alan milyarca sayfa ve triyonlarca sözcük içinden, verilen sözcüğü bulan bu programa ve kurulan şirkete "Google" ismi verilir. Bu sözcük bir matematik deyimi olan GOOGOL kelimesinin bir uyarlamasıdır ve googol terimi, 1 rakamı ve arkasından gelen 100 adet sıfırla ifade edilen, neredeyse sonsuz büyüklükteki bir sayıyı ifade etmekte.
Şirketin kuruluşunun ve arama motorunun devreye girmesinin üzerinden daha 3 ay geçmeden Google, sektörün referans dergileriinden PC Magazine tarafından en iyi 100 web sayfasından biri olarak seçilir. Başlarda 10 bin civarında olan günlük arama miktarı 1999 yılının ilk aylarında 500 bin aramaya çıkar. Bu dönemde şirkete 25 milyon dolar sermaye koyan Kleiner Perkins Caufield & Byers and Sequoia Capital şirketi, Google'ın çoğunluk hisselerine sahip olur. Yeni yatırımcılar Stanford Üniversitesi, Andy Bechtolsheim (Sun Microsystems'in kurucusu) ve Ram Shriram (Amazon.com'un üst düzey yöneticisi) şirketin yönetim kuruluna katılırlar ve Google'ın gelişmesine önemli katkılarda bulunurlar. Daha bir yaşını doldurmadan Google, Time dergisinin en iyi 10 teknoloji şirketi arasında kendine yer bulur. 2000 yılının ortalarında Google İngilizce dışında 10 dilde daha arama yapma imkanı verecek şekilde geliştirilir. bu yılın sonlarında program "en iyi internet buluşu" ödülüne değer görülür ve Google'ın tarama yaptığı site sayısı 1,3 milyara ulaşır. Bu dönemde Google, bir reklam mecrası olarak da ön plana çıkmaya başlar. Arama yapılan konularla ilgili reklamlar, web sayfası listelerinin yan tarafında yer almakta ve hedefe yönelik bu reklamlar diğer internet bannerlarına göre 4-5 kat fazla tıklanmaktadır. Hatta şirket, bu reklamların yayın ücretini, aldıkları tıklanma miktarına endeksleyerek reklamverenlerin büyük beğenisini kazanır. Pazarlama faaliyetlerinden bir başkası da, geliştirilen özel bir arama motoru ile 1100 katologla sipariş programının taranabilir ve sipariş verilebilir bir hale getirilmesidir.

Reklam mecrası olmak

Program bir yandan 40 ayrı dilde tarama yapma imkanı verirken, bir yandan da, bulunan bilgilerin otomatik olarak tercüme edilerek istenen dilde sunulmasını sağlamakta. Şirket internet ortamında sadece telefon numaraları ya da görüntü taramak için de özel arama motorları geliştirir. 2001 yılının Eylül-Ekim aylarında Google'ın Türkçe tarama yapan portalı da devreye girer. 2002 yılının ortalaraında 4 bin farklı haber kaynağından beslenen bir haber ve manşet tarama programı devreye girer. Ayrıca hem teknik bilgi alışverişini destekleyen hem de sektörlerin dans edip eğlenmesine imkan sağlayan GoogleDance partilerinin ilki de 2002'nin Ağustos ayında düzenlenir. Şirketin Froogle adı verilen yeni arama motoru, internet üzerinden pazarlanan milyonlarca ürünle ilgili bilgiyi taramak üzere planlanır. 2003 yılının başlarında da taranan sayfa sayısı 4 milyarı, hizmet verilen dil sayısı da 40'ı geçer. Bu büyüme hızı sayesinde Google, Interbrand kuruluşu tarafından "Brand of the Year "(yılın markası) ünvanıyla ödüllendirilri. Google'ın reklam ve iletişim bürolatı Japonya'dan Sidney'e kadar bütün dünyaya yayılır. Değişik ülkelerden 100 binden fazla reklamveren AdWords programına dahil edilir. Daha önceleri taranan bir kelime ilgili olarak yeni gelen bilgileri hemen email olarak arama yapan kişilere ulaştıran haber alarm programı ve kurye şirketlerine teslim edilen kolilerin nerede olduğunu takibe yarayan programlar da Google'ın 2003 yılı sonlarında hizmete sunduğu yeniliklerdir.

Googlerlar ne yapar?

Bugün Google, dünya çapında yaklaşık ..200...milyon, kimi zamanlar da saniyede ..2.. bin arama sayısına ulaşmış durumda. Aramaların yarısı ABD'den gerçekleşirken, aramada 100'e yakın ayrı dil kullanılabilmekte. .4...milyardan fazla internet belge sayfası yarım saniyede taranabilmekte. taranan bu sayfalar basılsa 200 mil yüksekliğinde bir kağıt yığını oluşturacak, bunların hepsi okunmaya kalksa 6 bin yıl kadar sürecektir. GooglePlex adı verilen şirket merkezinde çalışan elemanlar "Googler" olarak tanımlanmakta ve bunların sayısı ..2000...kişiyi aşmakta. İlk kurulduğu dönemde faaliyetlerini sadece hızlı ve kapsamlı arama yapma ile sınırlayan Google, son yıllarda mesaj iletimi ve pazarlama faaliyetlerine de ağırlık vermekte. Arama yapılan konularda direkt reklam yayını farkedilebilirliği arttırmakta. Google ın tıklanmayan reklamları tespit ederek, reklamverenlerine reklam yayınınım kesme önerisini getirmesi de reklamcılık açısından sıra dışı ve dürüst bir davranış olarak değerlendirilmekte.

Akademik bir projenin ticari yaşamda bu kadar başarılı olması fazla sıklıkla rastalanan bir olay değildir. Fakat gerek şirketin kurucuları Brin ve Page'in ve gerekse şirketin yönetimine getirdikleri teknoloji şirketlerinde tecrübe kazanmış yöneticilerin titiz çalışmaları, bir doktora projesinden internet dünyasının en başarılı ve en faydalı buluşunun doğupp gelişmesine imkan vermiştir.

Kaynak: Marketing Türkiye

17 Mart 2008 Pazartesi

Türkiye'nin en büyük ticaret platformuyla hemen tanışın, yoksa gittigidiyoooor...


99 yılı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de internetin ayak seslerinin duyulduğu bir yıl. Sundukları değer önerisi ve katma değer, verdikleri ana tema ve kilit iş birbirinden farklı da olsa neredeyse bütün başarılı Türk e-ticaret girişim öykülerinin başlangıcı bu tarihe dayanır.

Alıcılar ile satıcıların birarada bulunduğu "Agora Modeli" diye adlandırdığımız, ana teması dinamik fiyat oluşturma olan, müşterinin aktif rol aldığı, katma değeri likidite sağlamak, bilgi birikimi zamanlama ve pazar bilgisi olan gittigidiyor.com, kurucularının birkaç denemeden sonra "e-bay diye bir model var, adamlar malını internete koyuyor, bu malı gören ziyaretçiler teklif veriyor, mal en yüksek teklif verene satılıyor, biz neden bunu Türkiye'de yapmayalım" sözleriyle ile 2000 yılı Mart ayı itibariyle başlattıkları bir proje, "goinggoinggone", açık arttırmalarda adı geçen "gidiyoor, gidiyoor, git-ti" sözlerinden ilham alınarak konmuş dahiyane bir isim...
Şubat 2001 yılı itibariyle site gittigidiyor.com adıyla açılıyor. Bir taraftan tasarım ve içerik süreci devam ederken, diğer taraftan o dönemin baş belası ekonomik kriz ile uğraşıyorlar. 2003 ortası gibi personel almaya başlıyorlar. 2004 yılı başlarında iş yapış şekillerine yavaş yavaş pazarlama faaliyetlerini katıyorlar ve ilk pazarlama deneyimlerini ntvmsnbc ile yaşıyorlar. O dönem bile iyi bir ziyaretçi kitlesi olduğu için aylık 500$ gibi bir reklam giderleri oluyor. E-bay ile ilk temas 2004 Ağustos ayında yaşanıyor. O dönem 100 bin kayıtlı kullanıcıya sahipler. E-bay ile masaya oturmaya biraz da rakipler zorluyor. 2001 yılında açıldıklarında ilk değiller ve bugüne kadar da 60- 70 kadar benzeri site açılıyor. Ancak tek ciddiye aldıkları rekabet 2004 yılında Doğan holding'in msnTürkiye ile anlaşıp pazaryeri.com 'u açmasıyla başlıyor. 2005 Temmuz'da nevaria.com. Mynet ve Doğan reklamlarıyla gittigidiyor'u zorlasalar da belirli bir zaman sonra alıcı ve satıcıyı bu networkten çekmek zorlaşıyor.

pazarın %90'ından fazlasına sahip olduklarını ve hala da büyümeye devam ettiklerini, bu değer zincirini uzun vadeli hiçbir rakibin sarsamayacağını da iddia ediyorlar. Bir ara e-bay Türkiye'ye gelecek söylentileri duyuluyor. Gittigidiyor " bir dakika bu işte Türkiye'de biz ilkiz" diyerek ağırlığını koyuyor ve "eğer Türkiye ile ilgili planlarınız varsa rekabet yaşamak yerine ortak olalım teklifiyle e-bay'in Çin ve Hindistan alımlarını yapan kişiye gidiyor"2006 Mayıs ve Haziran aylarında Türkiye'ye gelen E-bay'in CEO'su, Türkiye'de olmak istediğini , hatta şirketin bütününü bile satın alabilecekleri teklifinde bulunuyor. Büyük zorluklarla, uğraşlarla 40000 $ ile başlanan bu işe, gönül vermiş, onun büyüme hayaliyle heyecanlanmış ortaklar, şu an için de verime geçmiş bir sitenin tamamını satma taraftarı olmuyor ve 2007 yılında e-bay azınlık ortaklık olacak şekilde bir anlaşma imzalanıyor. "gittigidiyor bir e-bay ortaklığıdır" logosu siteye ekleniyor ve tüm pazarlama faaliyetlerinde de vurgulanıyor. 2005 Kasım'ında TV reklamları vermeye başlayan site, halen reklamlara devam etmekte...
12 Şubat 2007'de şu an şirketin genel müdürlüğünü üstlenen Cenk Angın da bu sinerjiye katılıyor. Şubat 2007'de 60 kişi olan şirkette, 2007 sonunda çalışan sayısı 101 kişiye çıkıyor.

Organizasyon yapısı;
  • Kullanıcıyla günde 3000-3500 temasın olduğu müşteri hizmetleri (Call Center) departmanı. Şu an e-mail operasyon kısmında 40 kişi çalışıyor, çalışan sayısını daha da arttırmayı düşünüyorlar.

  • Konvansiyel bir şirketin üretim departmanı gibi olan IT departmanı

  • Grafik tasarım bölümü

  • Muhasebe/ Finans, IK, Pazarlama gibi tipik konvansiyenel birimler

Pazarlama departmanını geçen sene oluşturmuşlar, bu departman içerisinde CRM (Customer Relationship Marketing) 'i de barındıyor.
Ürün satıcıdan geldiği için, sistemin taklit ürünü kontrol etme şansı çok az. Ama ürün taklit veya sahte ise ve alıcı gg'ye iade eder. Bu sistem e-bay'de bile yoktır. Kontrol mekanizması tamamen alıcıdadır. Alıcıdan satıcıya giden " Sattığın ürün sahteyse, verme, farkederim ve geri iade ederim" mesaj doğrultusunda satıcı ister istemez, dkkatli davranmak durumunda kalmaktadır.

8 kişilik Operasyon departmanı 3'e bölünmüş:

  • Müşteri Hizmetleri

  • Ödeme-Güvenlik

  • Risk Yönetimi

Konrolün büyük çoğunluğu alıcıda da olsa Risk Yönetimi Bölümü sahte ürün, sahte kullanıcı, küfürlü mesaj, manipule edilen kulllanıcılar gibi kısımları kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.

Gittigidiyor'un iş planı akışı aşağıdaki gibidir:

1.adım: alıcı ürünü satın alıyor, ödemeyi havuz hesabına yapıyor.
2.adım: Satıcı ürünü alıcının adresine kargoluyor.
3.adım: Alıcı ürünü teslim alıyor ve onaylıyor.
4.adım: Havuz hesabındaki para gg tarafından satıcıya ödeniyor.


Sistemde göze çarpan en önemli şey ise " alıcı onay vermeden, para satıcıya geçmiyor". İşte bu madde Türkiye'de güvenli ticareti uygulamaya alan gittigidiyor.com'un en büyük rekabet avantajı! ilk başlarda güvenli ticareti seçimli olarak koymayı düşünseler de daha sonra bunu tek seçenek olarak kullanıcıya sunmaları ve Rakiplerinden farklı olarak bu modeli başından beri uygulamaları ayrıcalıklarını açık seçik ortaya koymaktadır. Gittigidiyor açılmadan müzayede.com, powergrubu, acikartirma.com vardı, şu an hiçbiri yok, sebebi de bariz ortada!

2001 'den bu yana kullanıcı profiline bakacak olursak; bugün kayıtlı kullanıcı sayısı 1.8 milyon civarında ve satışa yaklaşık 750000 ürün sunuluyor. Günde 9 milyon sayfa gösterimi ile günde yaklaşık 530 bin, ayda 6 milyon tekil ziyaretçi sayısı ile kişi başına ortalama 16,5 sayfa ve 8,5 dakika sayfa görüntüleme.... Alıcıların çoğu Anadolu'dan, satıcıların gelişimi ise zamanla oluyor, onlar gittigidiyor'u buluyor, hatta doğubank bile bu sitede satıyor.
Gelecek hedefleri neler:

2005 aralık ayından beri itiraf.com'un yaratıcısı Ersan Özer ile birlikte lokal arkadaşlık siteleri istanbul.net, izmir.net, ankara.net üzerine çalışıyorlar. Kurulduğu andan itibaren para kazanan siteler arkadaşlık siteleri, o yüzden bu projeden çok umutlular, 3.aydan itibaren TV reklamını bile yapmışlar. gelir modeli erkek kullanıcıların parayla, bayan kullanıcıların ücretsiz üye olduğu bir model. Bu gelir modelinden kullanıcıların haberi yok tabi:)
2.projeleri uzmantv.net. Uzmanların konuştuğu, kullanıcıların video yükleyemediği, profesyonel çekimlerin olduğu bir site. Gelir modeli rekalm üzerine ama fazla bir getirisi olmadığını söylüyorlar.
3.projeleri bir haber portalı olan guncel.net. ve bir diğeri youtube benzeri kullanıcıların video yükleyebildikleri timsah.com. Son olarak da henüz yapım aşamasında olan fiyat karşılaştırma sitesi cimri.net. Şu an tio.com gibi fiyat karşılaştırma siteleri mevcut ancak, KDV dahil/ hariç, nakit/indirimli/xtaksitli fiyatları tek bir kalemde gösterecek britakım farklılıklar yaratacak fikirler üzerine çalışıyorlar.

Bu projelerin çoğuna Cinar Holding ortak. Bu projelerin içine girmelerinde ortaklarının medya çevresinden oluşu büyük rol oynuyor. Gittigidiyor çatısı altında 4 şirket bulunuyor. İşin içinde e-bay faktörü olduğu için ve gittigidiyor farklı bir işe odaklanmak istemediği tek şey üzerinde kalmak istediği için diğer 4 şirketin farklı tüzel kişilikleri bulunuyor.

Bunların dışında 3 iş modeli daha düşünüyor: reklam networkü, kariyer projesi ve ilana benzer, karşılaştırmalı alışveriş tarzı bir proje.

Böylelikle internette e-tcaret alanındaki bütün iş modellerini denemiş oluyorlar, bizler de yeni projelerin akışını merakla bekliyoruz...

10 Mart 2008 Pazartesi

ACIKTIIIIIIIM diyorsan, bol çeşit istiyorsan, HEMEEEN ŞİMDİİİİİ diyorsan, al koy sepete...


Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar Marcus Tullius Cicero'nun da söylediği gibi "Yaşamak için yemelisin, yemek için yaşamalısın." Değişen her şeye rağmen, yemek yemek hep var, hep kalacak, o bir ihtiyaç, hiç bir şey onun yerini tutamadı, tutamayacak. Değişen tek şey ise belki de yemek yeme alışkanlığımız. Ailecek sofraya oturup, 3 çeşit ev yemeği, üstüne çay eşliğinde tatlı servisi ile karınların bayram ettiği o günler neredeyse geride kaldı. Neden mi? Çünkü zaman kendi hızıyla herşeye ivme katıp silip süpürüyor tüm değerlerimizi. Nefes almak için bile kısıtlı vaktimiz varmış gibi soluyoruz. 1saat fazla çalışıp, yarım saat erken uyuyabilmek için belki de birçok şeyi aksatıyoruz günlük hayatımızda, bu durum sadece yemek kültürümüz değil birçok olgunun da temellerini sarstı. Yemek yemeyi seven, misafirlerine, ailesine yemek ziyafeti vermeyi seven, yemek için yaşayan biz Türk Milleti , artık yaşamak için yiyoruz...

Değişen her bir olgunun birileri tarafından fırsata dönüştürüldüğü günümüzde, bu değişiklikleri hayatımıza en kolay entegre eden, bize maksimium fayda ve tatmin ile dönen girişimcileri de takdir etmek gerekir... İşte bunlardan biri Türkiye'nin ilk online yemek sipariş sitesi yemeksepeti.com'un kurucusu ve genel müdürü Nevzat Aydın.

Kendisi 1999 Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunu. Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Silikon Vadisi'ndeki University of San Francisco'da MBA eğitimi alıyor. Amerika'da bulunduğu dönemde e-ticaret ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Aydın, MBA eğitimini yarıda bırakarak aklındaki projesini hayata geçirmek üzere Türkiye'ye dönüyor. O dönemler Türkiye'de internet üzerinden girişim yapmanın yavaş yavaş başladığı dönemler. Aydın'ın aklındaki projesi 'paket servis' ve 'internet'. 2000 yılı Haziran ayı'nda proje üzerinde çalışmaya tek başına başlar. Öncelikle projesinin gerçekleşebilir olup olmadığını test etmek için, restoran sektörünü araştırmaya başlıyor. Amerika'daki benzer projelerin iş modelinin Türkiye'ye uygulanmasının zor olacağını bildiği için, pazar araştırması yapıyor ve kuracağı sitenin iş/gelir modelinin büyük kısmını restoran sahipleriyle yaptığı mülakatlar sonucunda belirliyor. Kendisine bu projesinde yardımcı olacak, iş arkadaşları, ortaklar bulması gerekiyor. Bu sırada risk gibi gözüken bu işe girmek isteyenlerin sayısının yok denecek kadar az olduğunu hatta en iyi arkadaşlarının bile onu caydırmaya çalıştığını görüyor. İşte edindiği bu tecrübe, genç girişimcilerin kulağına küpe olacak cinsten: ‘Her zaman en iyi arkadaşınız iş ortaklığı için en doğru kişi olmayabilir.’ Kendisine bu konuda tam destek veren Melih Ödemiş ile 2000 yılı Ağustos başı gibi şirket kuruluyor. 2001 Ocak ayında internet üzerinden istenildiği şekilde ödeme yapılabilen bir paket servis portalı olarak online hizmete geçiyor. Odak noktaları yemek dağıtımıdır, onun dışında tencere, tava satmayacaklardır. İş modelleri yemek siparişleri üzerinedir. Kullanıcı yemek ücretini kapıya gelen restoranın görevlisine nakit, kredi kartı veya ticket ile öder, yemeksepeti bu ödeme üzerinden %10 komisyon alır. Bu da Aydın'ın çıkardığı 2.sonuçtur: "Doğru yer, Doğru zaman, Doğru Proje" . Geç kalınsaydı, kriz dönemine denk gelebilirdi ve sadece fikir olarak kalabilirdi. Bu projeyi belki de birileri hayata geçirecekti, çünkü Amerika ve Avrupa'da uygulanan bir modeldi, Türkiye'de ise henüz uygulanmıyordu, onlar gerçekleştirdi." Doğru Proje"olması o zamanın koşullarında yapılan sağlıklı pazar araştırmalarıyla fizibilitesinin ölçülüp bu pazara girme kararının zamanında alınmasıydı.

7 yıl önce hizmete geçen yemeksepeti.com şu an 8 ilde 2500 üzerinde restoranla servis veriyor. 56 kişilik bir ekiple çalışıyor. 350000 üyeye sahip, siyate giren ziyaretçilerin %41 'i sipariş vermekte, günlük sipariş miktarı 30000 civarlarında. Tutulan kayıtlara göre şu zamana kadar en ok sipariş veren üyeyin toplam sipariş sayısı 2712.

'İki tip şirket vardır. Kullanıcılarına daha fazla para harcatmaya çalışanlar ve daha az para harcatmaya çalışanlar. Biz ikincisi olacağız.' İş yapış şekillerinde amazon.com'un CEO'su Jeff Bezos'un bu sözlerini örnek aldıklarını söyleyen Aydın, prensip olarak kullanıcılarının yanında olduklarını, bunu onların da farketiklerini ve yemeksepetiyle karınlarını doyurduklarını büyük bir rahatlıkla söylüyor.

Başlangıçtan bu yana karşılaştıkları zorluklar da yok değil tabi. İş modelini restoran ve kullanıcı isteklerine göre şekillendiren şirket, ilk başlarda hem kullanıcı, hem restoran tarafında büyük sıkıntılarla karşılaşıyor. Restoranlar bilmedikleri bir siteye kazanmadan bişey ödemek istemiyorlar, kendi ürünlerini kendileri götürüp teslimde de paralarını kendileri almayı tercih ediyorlar. İnternetten sipariş hakkında hiçbir fikirleri yok, kaldı ki bilgisayar kullanmayı dahi bilmeyenler var. Kullanıcılar ise kredi kart numaralarını vermek ve yemek gelmeden önce ödeme yapmak istemiyorlar. Bunun üzerine, kullanıcılardan herhangi bir ücret talep etmeyen, siparişin ödemesinin kapıda yapıldığı, yemeklerin hangi restorandan geldiğinin bilindiği, şikayetlerin direk kendilerine yapıldığı, menü ve fiyat listesinin güncellendiği, restoranlardan aldıkları sipariş üstünden komisyon ücreti alan, siparişleri telefonla bildiren bir sistem kuruyorlar. Böylece hem kullanıcıların talepleri doğrultusunda iş yapıyorlar, hem de restoranların işine en az müdahale ediyorlar, yani herkes kendi işini yapıyor, işler tıkırında yürüyor.

İnternetten paket servis hizmetinin katma değeri nasıl olur ki diyenler için:


  • Puanlama sistemiyle kullanıcıların oyladıkları restoranlar, yani çürük yumurtalar sistemden çıkarılıyor. Şu zamana kadar 880 restoran sistemden çıkarılmış.

  • GPRS/ POS sistemi ile çok sipariş alan restoranlara POS sistemi kuruluyor.

  • DVD/Kitap Promosyonu, bunları müşteriye doğru ulaştırabileceklerini düşündükleri restoranlara teslim edilerek, 30 YTL 'nin üzerindeki siparişte bulunan müşterilere hediye olarak verilmesi sağlanıyor.

  • Canlı yardım ile anlık yardım, çağrı hizmeti ile kullanıcılarla iletişim kuran bir sistem kuruyorlar.

  • Gece operasyonu ile 7/24 hizmet vermekteler.

Nevzat Aydın, Melih Ödemiş ve Cem Nufusi adlı 3 arakadaşın bir bilgisayarla internetten yemek servisi vermek için hazırladıkları iş modeli, bugün 5 milyon dolar cirolu bir şirket oldu. Günde 4 bin kişi onların sitesinden yemek yiyor..İnternetin evlere girmesinin sektörlerinin önünü açmada önemli bir faktör olduğunu hatırlatan Melih Ödemiş ise buna bağlı olarak sektörlerinin de hızla büyüdüğünü, Paket servis sektörü % 5-20 büyürken şirketlerinin %100 büyüdüğünü, 2003'te ciroları 2.2 milyon dolar, kayıtlı üye sayısı 57 bin iken yedi yıl içerisinde 5 milyon dolar ciro ve 260 bin kayıtlı üyeye ulaştıklarını, pazarın %5-6'sına sahipken kısa vadede paylarını %15'e yükseltmeyi hedeflediklerini açıklıyor bir söyleşisinde. Ayrıca şirketin franchise modeliyle de bir marka haline geldiğini belirten Ödemiş, Bursa, Antalya, Adana, Sakarya ve Kocaeli'nde de bu modelle hizmet vereceklerini ifade ediyor. Bunları sadece ağızdan ağıza pazarlama faaliyetleri ile başaran şirket, yeni yeni radyolara reklam vermeye başlamış. Böylece sadakat programlarının bir parçası olan' Müşteri daima haklıdır, yemeksepeti.com daima müşterisinin yanındadır' mesajlarını iletişim kanallarıyla da bir kez daha pekiştirmeyi, böylece kullanıcılarını kendine bağlayıp, rakiplere gitmesini engellemeyi hedefliyor.
Bu sırada, Yemeksepeti.com, Microsoft ve DorukNet tarafından düzenlenen Altın Örümcek Web Yarışması'nda 2004 ve 2005 yıllarında 'En İyi Web Sitesi Ödülü'nü kazanıyor. Yine 2007 yılında Endeavor Türkiye Ofisi tarafından 'Endeavor Girişimcisi' seçiliyor.

Kısa vadede rakamsal hedefler koymalarını kullanıcı ve iş ortaklarının memnuniyetleri ve bağlılıklarının yanısıra almış oldukları başarılar da büyük oranda teşvik ediyor olsa gerek....


3 Mart 2008 Pazartesi

Türkiye'nin en büyük saat sitesi alısverissaati.com'dan bir kuple...

Pazarlama ve iş geliştirme konu­sunun sayılı uzmanlardan Amerikalı Stephen R. Covey’in Einstein’ın sözün­den yola çıkarak geliştirdiği bir kuram var. Einstein’dan naklen şöyle diyor: "Karşınıza çıkan imkânları hep aynı dü­şünce çizgisinde kalarak göremezsiniz!" Ve şöyle devam ediyor: "Bir şeyler hakkında hüküm verirken elinizdeki ve­riler yeterli olmayabilir, uzağı net olarak görüp hüküm vermek için önce zihin ha­ritanızı değiştirmeniz lazım!"

İnternette sayısız başarı öyküsü var. Bunların bazıları biliniyor, bazıları ise gölgede, fark edilmeyi bekliyor... Kudret Curey tarafından 2002 yılında kurulan alısverissaati.com'da günde 50 saat satışı gerçekleştirirerek yılda 1 milyon dolar ciro yaparak kısa zaman içinde e-ticaret alanında sivrilenlerden...

Curey'in bu işe girmesi tamamen ailesinin kuyumculuk sektöründen gelmesinden kaynaklanıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği 2006 mezunu olan Kudret Bey, 2002 yılında tatil amaçlı gittiği Amerika'da ABD menşeli internet alışveriş sitesi e-Bay'dan etkilenerek 2 hafta boyunca hakkında bilgi topladığı site sayesinde e-ticaret kavramını farkediyor ve orada internet denilen olguyu fırsata dönüştürmeye karar veriyor. Yaklaşık 1,5 sene boyunca e-Bay üzerinden mücevher ve takı satışı yapıyor. Ancak satış hacmi arttıkça sadece TNT kargo masrafı ayda 7000 dolarları bulmaya başlıyor, dolaylı olarak kar marjı düşerken, bir taraftan da bu işin taklitleri ortaya çıkarak rekabeti kızıştırınca, Amerika ile bağlantısını keserek tamamen Türkiye pazarını incelemeye alıyor. Ne yapabilirim ve farklılaşabilirim ve dikkat çekerim diye düşünüyor ve görüntüsü olan, daha önce hiç yapılmamış, niş market olan internette saat sektörüne yöneliyor. O dönemde internette saat pazarı oldukça geniş, başı çeken aktörler ise hepsiburada, estore, kangurum, ideefixe. Türkiye pazarında iş yapma şekli nasıl, iş modelleri Amerika'dakilere benziyor mu gibi soruların analizini yapmak için öncelikle işe bu şirketlere kol saati tedarik etme ile başlıyor. Asıl amacı ise ileride kendisinin kuracağı saat sitesinin alt yapısını oluşturmak için bilgi toplamak ve pazarı takip etmek.

2003 yılında bir alışveriş sitesi gibi değil, bir saat portalı olarak ortaya çıkıyor alışverişsaati.com. Sitenin öncelikli amacı görsel olarak tatmini ve dolayısıyla güveni sağlarken, o saat modellerinin, ve değişik markaların çıkardığı ürünleri müşteriye tanıtmak. Daha sonra üye modülünü ekliyorlar, bu modülle kullanıcılardan siteye üye olmak için saat satın almayı etkileyecek etkenlere bakılmak üzere yetecek en az üye bilgisini istiyorlar. Yine o dönemlerde çoğu internet sitesinde iletişim bilgisi yok veya yetersiz iken, birkaç telefon numarası vererek, kullanıcıların aramasını, sorgulamasını ve güven ve iletişim olgusunun oluşmasını sağlıyorlar.

2006 yılına doğru arayüzler değişmeye başlıyor ve site içeriği tamamen alışveriş üzerine yoğunlaşıyor. Saat lüks bir ürün, insanlar daha çok kollarında deneyerek, kıyafetleriyle ve kendi tarzıyla uyumuna bakarak satın alma kararı verme eğilimi gösterirlerken, aynı zamanda birden çok alışveriş merkezi ve bolca ürün seçeneği mevcutken, insanları sitelerine çekecek ve kol saati alışverişine itecek somut nedenler ortaya koymalıyız diye düşünüyorlar ve agresif fiyatlandırma ve sundukları taksit seçenekleri ile 3,5 sene içinde yaklaşık 16000 ziyaretçi ile ortalama günlük satışı 300 saate kadar çıkarmayı ve 4 milyon dolar ciro yapmayı başarıyorlar. İnsanlar alışverişsaati.com'a giriyorlar, ürünü beğeniyorlar, sunulan fiyat uygun geliyor, sonra kollarında denemek için mağazaya gidiyorlar, beğenirlerse alışverişsaati.com'a dönüp saati satın alıyorlar. Burada ellerinde hep stok fazlası bulundurma sitenin satın alma niyeti üzerinde en önemli avantajlardan biri.

Kudret Bey, internette 2 tip modelin varlığından bahsediyor. Bunlar; ya internetten büyüyüp mağazada devam etmek, ya da fiziksel mağazacılıkla başlayıp, bunu internet ile pekiştirmek. Bu bağlamda en büyük rakiplerini Konyalı Saat'i gördüklerini de açıkça belirtiyorlar. Onların internetten kendi mağazalarına yönlendirme yaptıklarını ve netten satış yapamadıklarını, bunun altyapısını da bir türlü oluşturamadıklarının farkındalar.
Güven unsurunu daha da pekiştirmek, alışverişi ön plana çıkarmak adına 2007 yılının başından itibaren fiziksel mağazacılık fikri ortaya çıkıyor. Sirkeci'de ilk mağazalarını açıyorlar. 2008'de ciddi anlamda büyümeyi hedefliyorlar. Bugün 15 tane fiziksel mağazaları mevcut. En büyük rakipleri olan Konyalı Saat'in içinden çıkamadığı duruma düşmemek adına farklı bir yaklaşımla mağaza ve internet satışı arasında ideal nokta belirliyorlar. Müşterilerin saati satın almadaki yaptığı pazarlık oranı, hangi markalarda ne kadar indirim yaptırdıkları gibi önemli veriler toplanarak standart fiyatlar ve indirimler oluşturuluyor.

2007 yılına kadar "Güvenli ve ucuza saat satın alın" sloganıyla ilerlerken, 2007 yılından itibaren sloganlarını "Saat= Alışverişsaati" 'yle değiştiriyorlar. Bunun altında yatan en önemli faktör ise örnek aldıkları tek site olan Google'da arama yapan inanların saat değil de alışverişsaati yazarak arama yapmasını amaçlamak. Selpak, Gilette, Orkid gibi o isme (saate) kendi markalarını vermek. Hedeflenen bir arkadaşın kolunda, bir ünlüde, başka bir mağazada görülen ve beğenilen saatin markası, fiyatı nedir diye alışverişsaati'ne bakılarak oradan bilgi edinilmesini sağlamak, bu yüzden bütün modeller satılmasa da saat modelleri insanlara bilgi ve fikir vermesi adına siteden kaldırılmıyor.

En son güncellenen bilgiye göre; siteden alışverişte şu an fiyat saat başı ortalama 135-140 YTL ye geliyor. 60'a yakın saat modeli sitede mevcutken bunların hepsi satılmıyor. En son satan marka Casio. Hatta bir perakende şirketi olarak Casio'nun kendi toptancısından bile daha fazla Casio satışı yapıyorlar. Casio'ya ucuz saat gibi genel bir algı var. Seni Türk insanına doğru anlatalım diyerek Casio'ya ortaklık teklifinde bulunuyorlar. Casio bu teklife sıcak bakıyor ve 6 ay önce Casio ile ortak oluyorlar. Birkaç yere( İstanbul Tepe, Ankara ve Mersin illerine) CasioPoint mağazaları açılıyor. Bu mağazalarda %80'i saat olmak üzere Casio marka ürünler satılıyor.

Peki bu site başarılı olamasaydı ne olacaktı? Site açılır açılmaz başarı hikayelerinde yerini almadı kuşkusuz, birtakım zorluklar atlattı, hala da atlatmakta.
Sitenin trafiği ilk açıldığında 500-600'lerde iken, maçkolikte reklam yapılıyor ve trafik 1000-2000 civarlarına ulaşıyor. Ama istenen bu değil, reklam vermekten vazgeçiyorlar. Bu bağlamda, ilk başlarda teknolojik anlamda çuvalladıklarını kabul ediyorlar.
İnternette mesafeli satış sözleşmesi vardır. Bu sözleşmede eğer taksit uygulaması yapıyorsanız yaptığınıza dair bir madde koymanız gerekir. Yoksa taksit üzerinden faiz uygulayamazsınız. Bir gün sitenin yasal denetlenmesi yapılıyor, ve taksit uygulandığı halde o maddenin sözleşmede yer almadı tespit ediliyor. Oysa ki o madde olmadığı halde faiz uygulamadıklarını belirtseler de illa ki sözleşmenin revize edilip o maddenin konması zorunluluğu getiriliyor. Bu bağlamda ilk başlarda hukuksal anlamda da çuvalladıklarını kabul ediyorlar.

Başka bir çuvallama da müşteri ayağında oluyor. O dönem özel bir fiyata sundukları saati birden 50'den fazla kişi satın alıyor ve ellerinde stoğu kalmıyor. Bunun üzerine sırada bekleyenlerde bir tepki oluşuyor. Hatta bu promosyonun sahte olduğuna dair şüpheler bile oluşuyor. Bu yanlış anlaşılmayı engellemek adına, müşterilere hediyeler gönderiliyor, ikna etmek adına telefonlarda diller dökülüyor. Eee işin ucunda müşteri memnuniyeti var, müşteri seni vezir de edebilir, rezil de:)

Sonuç olarak, Türkiye'nin en büyük saat sitesi ve fossil'den sonra dünya'da en çok ziyaret edilen 2. site olarak Alexa raporuna geçen alışverişsaati.com, yakın gelecekte yüklemesi o ülkeden merkezi hizmeti Türkiye'den olmak üzere işini yabancı bir isimle uluslararası alana da taşımayı hedefliyor...

Bir başka başarı hikayesiyle haftaya görüşmek üzere...