5 Eylül 2008 Cuma

Seth Godin'den Mor İnek

Bütün dünyada çok satanlar listesine girmiş olan Permission Marketing(İzinli Pazarlama), Unleashing the Ideavirus( Fikir virüsünü salıvermek) ve Survival is not enough ( Hayatta Kalmak Yeterli değildir) isimli kitapların yazarı, ünlü bir konuşmacı, yazar ve değişimci olan Godin, birçok şirketin kuruluşunda aktif rol oynamıştır ve Fast Company dergisinin yardımcı editörüdür. Sizlerle onun en az diğer kitapları kadar etkili ve tüm dünyada popüler olan Mor İnek kitabından çarpıcı noktaları paylaşmak istiyorum. Keyifli okumalar...


Mor İnek’siniz ya da değilsiniz= Çarpıcısınız ya da görünmezsiniz, seçiminizi yapın….

Kitap, gerçekten fark edilebilir bir şey yaratmak istiyorsanız, ürettiğiniz ve yaptığınız her şeyin içine Mor İnek’i koymanız gerektiğini söylüyor. Mor İnek Godin’in TV- Endüstri karması sonrası dünyasında geçerli kabul edilen pazarlama kurallarını sunuyor. Küçük girişimcinin başarıya giden kendi mor yolunu izleyerek, tutarlı bir şekilde düşüncede ve pazarlamada büyükleri nasıl sollayacağını anlatıyor.
Mor İnek bir fenomeni, heyecan verici olanı, sezgilere dayananı, inanılmaz derecede hızlı olanı simgelemektedir. Her gün, tüketiciler çok sayıda sıkıcı şeyle (yani çok sayıda kahverengi inekle) yüz yüze kalıyorlar, ama mor ineği tanıdıktan sonra onu unutamayacaklar. Mor İnek ürününüze veya hizmetinize sonradan ilave edilecek bir pazarlama fonksiyonu değil aksine ürün ya da hizmetin ta kendisi, en baştan yapılacak olandır.
Starbucks’ta, JetBlue’da, Krispy Kereme’de, Apple’da olup da sizde olmayan ne? Bu şirketler nasıl oluyor da kendini eleştirenleri hayretler içinde bırakıyorlar ve kendinden önce denenmiş bütün büyük markaların önüne geçiyorlar? Kitapta bunlar ve daha niceleri Mor İnek çerçevesinde eğlenceli bir dille ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Öncelik verilen konular: 4Pnin dışındaki yeni P’ler, devrim, farkında olmak, niyet ve yöntem, yükselmek, detaylar, yayılmayı başaran fikirler, hile yapmak, müşteriler, büyük rakamlar kanunu, lideri izleme, tasarılar ve kazançlar, kitle pazarlamacıları, fark edilirin zıddı, parodi paradoxu, sloganın gücü, insanların satın aldığı ve konuştuğu şeyi satın alma, uzlaşma sorunu, bugünün pazarlamacısı olmak, dikkat çekici olmanın kuralları ve sınırları, ucuz olmanın sorunu, beyin fırtınası, işinize mor inek getirmek, gerçekler….

Dünyanın en çok tanınan pazarlama danışmanları Al Ries ve Jack Trout'tan Pazarlamanın 22 Kuralı

İşte o 22 altın kural, iyi okumalar...

1) Liderlik kuralı: İlk olmak, üstün olmaktan daha iyidir, ya doğru bir ilksiniz, ya da hiçsiniz!

2) Kategori Kuralı: Eğer bir kategoride ilk sırayı kazandıysanız, ilk olabileceğiniz yeni bir kategori yaratın.

3) Zihin kuralı: Zihinlere ilk girmek, piyasalarda ilk olmaktan daha iyidir.

4) Algı Kuralı: Pazarlama ürünleri değil, algıların savaşıdır. En iyi ürün diye bir şey yok, pazarlama dünyasında tek bir gerçek var, o da müşterinin veya olası müşterinin sizin ürününüz/markanız üzerindeki algısı

5) Odak kuralı: Pazarlamada en güçlü kavram, müşterinin zihninde yer etmiş bir kelimedir. Kelime karmaşık olmamalı, icat edilmiş bir kelime de olmamalı… örneğin; crest= çürük, Mercedes= mühendislik, BMW: sürüş, Volvo= emniyet, Domino’s = evlere servis, Pepsi-Cola= gençlik, Nordstrom= hizmet

6) Teklik kuralı: Tüketicinin zihnindeki bir kelimeyi birden fazla şirket sahiplenemez. Mc donalds= dünyanın en hızlı hamburger zinciri (hızlı) tabi bu odak kelimeyi tüm iletişim faaliyetlerinizde (reklam, vs) ve 4Pnizde vurgulamanız gerekiyor ki, bu kelimeyi sizden başka kimse sahiplenemesin

7) Merdiven Kuralı: Stratejini merdivende hangi basamaktaysan ona göre belirlemelisin. Araba kiralam markası= hertz ( bu kategoride merdivende en tepedeki basamakta, dolayısıyla stratejieleri de tepedeki yeriyle çelişmemeli)
limonlu soda merdiveni= 7-up, ikinci sırada: Sprite

8) İkilik Kuralı: Uzun vadede her pazarda iki marka öne çıkar. Cola ve Pepsi bir de Royal diye bir sey vardı neydi o?? 3.cüye pek yer kalmaz!! Bu ikisi hep bir mücadele içindediler, asıl oyunculardır pazarda.

9) Zıtlık kuralı: eğer ikinciliğin peşindeysen, stratejini lidere göre belirlemelisin. Güçlü bir lider, ikinciliği kovalayanlar için bir fırsattır ( tabi akıllı davranıyorlarsa). Liderin özünü belirleyip, liderin tam zıddınını tüketiciye sunacaksın, yani lidere bakıp, birebir taklit etmeden, seçmiş olduğu yolu takip edip o yolda farklılaşacaksın.

10) Bölünme Kuralı: Kategoriler zaman içinde bölünerek çoğalır. Genel olarak liderin baskın konumunu koruması için yapması gereken şey, her yeni kategoriye farklı bir markayla dalmaktır. Böylelikle yeni kategorisindeki her hangi bir ürün olumsuz tepki görürse bundan ana markası yani üstün konumdaki hali etkilenmeyecektir. GM: Chevrolet, Pontiac, Oldsmobile, Buick ve Cadillac, Geo ve Saturn Da yaptığı gibi

11) Perspektif Kuralı: Pazarlama faaliyetlerinin etkileri, zamanla ortaya çıkar. Nefes(sermaye, bilgi, azim, istek, çaba…), sabır ve gayret gerektirir.

12) Genişlemeler Kuralı: Marka özvarlığını arttırmanın cazibesi, pazarlamacıyı ürün grubunu genişletmeye zorlar. Akılcı davranmak gerekir, birçok riski beraberinde getirir: kimisi her alanda zayıf ama var olacağıma, bir alanda güçlü ve var olurum der. Kimisi ürünü çeşitlendirmek Pazar payımı attırır, rekabet edebilmem, tüketiciyi her alanda memnun edebilmem ve kendimi yenilemem için olmazsa olmazlardandır der.

13) Fedakarlık kuralı: Bir alanda başarıyı yakalamak için bazı şeylerden vazgeçmeniz gerekebilir. Ürün grubunuzu daraltıp, tek bir şeye focus olup, tek işte adını duyurmak, o işin ustası, lideri olmak. Safari giysiler: Banana Republic, Gençler için günlük giysi: The GAP

14) Nitelik Kuralı: Her niteliğin etkiliği bir karşıt niteliği vardır.
Crest= çürüklerle savaşır, Aim= tadı güzeldir, Close up= nefesinizi tazeler

15) Samimiyet Kuralı: olumsuz bir yönünüzü kabullenmeniz, tüketici tarafından olumlu karşılanacaktır. Listerine= günde 2 defa katlanmak zorunda kaldığınız tat.. gibi

16) Tekillik kuralı: Her durum için, başarıyı getirecek sadece bir tane hamle söz konusudur: beklenmedik olanı yap!

17) Bilinmezlik kuralı: Rakiplerinizin stratejilerini siz belirlemediğinize göre, geleceği tahmin etmeniz imkansızdır. Değişimden faydalanarak, trendleri kestirerek rakiplerin nasıl adım atacağını öngörüp, sizin nereye hareket etmeniz gerektiğine karar verebilirsiniz ama bu karar esnek olmalı, hızla değişebilmeli.

18) Başarı kuralı: Başarı kibre, kibir de başarısızlığa yol açar.

19) Başarısızlık Kuralı: Başarısızlık da olasıdır, ve yeri geldiğinde başarısızlığı kabullenmek lazımdır. Tabi kayıpları en aza indirgemek bu doğrultuda en iyi stratejidir.

20) Reklam Kuralı: Çoğu zaman basına yansıyanların aksi doğrudur. Müşterinin kafasındaki algı budur. O zaman ürününle uyum içinde olan, çok da fazla uçmayan fikirlerin yer aldığı reklam kampanyaları gerçekçi ve etkili olacaktır.

21) İvme Kuralı: Geçici heveslerin değil trendlerin üzerine inşa edilen programlar başarılı olur.

22) Kaynaklar Kuralı: Kaynaklar yeterli değilse, fikir de iyi bir çıkış yakalayamaz. Rekabet vahşidir. Dev şirketlerin markalarının arkasındaki maddi destek büyüktür.

Kotler'den 10 Ölümcül Pazarlama Günahı

Modern Pazarlamanın babası olarak bilinen Philip Kotler, pazarlama konusunda şimdiye kadar 25 kitap yazmıştır. Kotler ayrıca, gönüllü kuruluşların yanı sıra IBM, GE, Bank of America, AT&T ve Michelin gibi dev global şirketlere danışmanlık yapmaktadır.
Kotler'i işletme okuyan ya da MBA yapan herkes tanır. 1000 sayfalık ders kitaplarını okumak için vakti olmayanlar için "10 Ölümcül Pazarlama Günahı" adlı kitabında geçen önemli noktaları sizler için derledim, keyifli okumalar!

Kitap Hakkında:

Çoğu pazarlama faaliyeti artık işe yaramıyor. Çoğu reklam, tüketicilerin zihninde markalar için farklı bir konum yaratmıyor. Çoğu marka adayı, çok geçmeden pazarlama tarihinin derin çukuruna atılıyor ve bir daha hatırlanmıyor.
Peki suç kimde? Modern Pazarlamanın kurucusu ve pazarlama literatürünün bir numaralı ismi Philip Kotler’e göre suç, 10ölümcül pazarlama günahını bile bile ve durmadan işleyen pazarlama günahkarlarında.. Pazarlamayla uğraşan ve pazarlama hakkında düşünen herkesin okuması gereken bu kitapta, yazar önce büyük pazarlama günahlarını bir bir sıralıyor, sonra bu günahlardan arınmanın yollarını gösteriyor.
Peki bu günahlar neler?

· Şirketiniz yeterince Pazar odaklı ve müşteri merkezli değil: Pazar fırsatlarını göremiyor, hedef kitlenin istek ve beklentilerini fark edemiyor ya da yeterince tatmin edemiyor.
Ne yapmalı?


1) Pazar segmentlerini iyi tanımlamak ( yayr segmenti, değer segmenti, sadakat segmenti), segmentleri önceliklerine göre ayırmak, her bir segmente uygun bir uzaman atamak ( satış gücünü segmentlere göre tahsis edip, uzamanlaştırmak)
2) Müşterilere daha iyi bir hizmet sunmak, onları tatmin etme yolları aramak, onlarla kolay ve etkileşimli iletişim kurmak, çalışanlarına müşteri eğitimi vermek, müşteri kültürü ve bilinci oluşturmak

· Şirketiniz hedef müşterilerini tam olarak anlamıyor: tüketici ihtiyaçları, algıları ve tercihlerinin analiz edilmesi gerekiyor. ( hedef müşteriyi yakından tanımak: focus gruplarla, anketler, derinlemesine mülakatlar, etnografik araştırma, müşteri panelleri, CRM yazılımı ve veri tabanı )

· Şirketinizin rakiplerini daha iyi tanımlaması ve izlemesi gerek: başlıca rakipler kimler, bunların zayıf / güçlü yanları, nasıl hareket ettikleri, nasıl düşündükleri, nasıl davrandıkları, teknolojiyi izlemek, rakiplerle benzer ve ayrılıkları analiz ederek stratejilerinden yararlanmak

· Şirketiniz hissedarlarıyla ilişkisini gereğince yönetemiyor: çalışan, tedarikçi, distribütör ve yatırımcı ilişkiler, memnuniyeti, iletişimi

· Şirketiniz yeni fırsatlar bulmakta başarılı değil: yeni ürün/hizmet sunmak, farklılık yaratarak Pazar payını korumak/artırmak, fırsatlara yatırım yapmak, Pazar çevresindeki değişimleri, teknolojiyi, yenilikleri gözlemlemek

· Şirketinizin pazarlama planlama süreci kusurlu: rakam, bütçe, reklam, hedefler, stratejiler, taktikler net ve ikna edici olmalı, durum analizi( SWOT) doğru, güncel olmalı, pazarlama planı unsurları sürekli revize ve kontrol edilmeli

· Şirketinizin ürün ve hizmet politikalarının sıkılaştırılması gerekiyor: zayıf, para kazandırmayan ürünler ayıklanmalı, güçlü, çekirdek markalar üzerine focus olunmalı, müşteri tarafından önem verilen hizmetler yoğunlaştırılmalı, çalışanlara çapraz satış ve sürekli satış eğitimleri verilmeli ve şirket politikalarında kullanılmalı

· Şirketinizin marka geliştirme ve iletişim becerileri zayıf: hedef pazara kendinizi tanıtın ( reklam, satış promosyonu, hakla ilişkileri), markadan beklentileri, olumlu/ olumsuz düşünceleri öğrenin, bu doğrultuda marka değeri oluşturun, markanızda, ürünlerde ve hizmette kalitede farklılık yaratın, markanızı geliştirme stratejileri belirleyin

· Şirketiniz verimli ve etkili pazarlama gerçekleştirecek kadar iyi organize edilmemiş: pazarlamanın diğer departmanlarla ilişkilerinin iyileştirilmesi, daha güçlü bir liderin atanması, yeni beceriler kazandırılması, bütünleşik pazarlama iletişimi uygulamaları ( marka değeriyle çelişmeyecek ofis dekoru, çalışan eğitim ve bilgi düzeyi, konuşma, giyim kuşam…)

· Şirketiniz teknolojik azami düzeyde yararlanmıyor: etkili web sitesi, etkili bir intranet, etkili ekstranetler, çevrimiçi e-eğitim, e-istihdam, e-tedarik, e-Pazar araştırması, e-sohbet odaları, forumlar, e-ticaret, satış otomasyan sitemi, Pazar otomasyon sistemi, karar destek modelleri

19 Temmuz 2008 Cumartesi

tekstil ürünleri ve pazarlama

İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetim ve Pazarlama Anabilim Dalı Öğretim Üyelerinden Sayın Doç.Dr. Şebnem Burnaz ile birlikte yürütmekte olduğumuz, sonuçları akademik bir çalışmada değerlendirilecek olan anketimize değerli katkılarınızı bekliyoruz...

Anket sorularına ulaşmak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. Şimdiden teşekkürler...


http://www.surveymonkey.com/s.aspx?sm=Dm1JyWaqJXAQJvymel4CEg_3d_3d

12 Haziran 2008 Perşembe

Flog Your Blog

Bu sabah "Teasa's Tips" adlı blogda okuduklarım dikkatimi çekti. Blog yazarlarına bloglarına tıklanması için neler yapabilecekleri özetlenmiş. Gerçi biz blog yazarlarına çok yeni olmasa da yeni blog açanlara ipuçları niteliğinde birtakım öneriler sunulmuş. Bunlardan birkaçını sizlerle de paylaşmak istiyorum:
  • Blogunuzda en az 5 tane blogunuzun temasıyla ilgili eğitici makaleler yazın veya yayınlayın. 500 kelimeden fazla olan bu makalelerde okuyuculara konuyla ilgili ipuçları verin ve önerilerde bulunun
  • Her gün 1 adet yeni blog yazın ve yayınlayın. Bunlar eğitici öğretici makaleler olmak zorunda değil. Hatta yeni haberler ve ilgi çekici, duyulmamış bilgilerle dolu olursa çok daha iyi olur. Bu okuyucuların her geçen gün sizin blogunuza olan ilgisini arttırdığı gibi, internete her girdiğinde sizin blogunuza da göz atmasına, sayfalarınızda gezinmesine sebep olacaktır.
  • Blogunuzda yazılarınıza yorum yapılmasına izin verin. Bu ilgiyi ayakta tutacaktır. İnsanlar yazdıklarınıza kendi düşüncelerini katacak ve başkalarının kendi düşünceleri hakkında neler söylediğini merak edip, her gün sizin bloğunuzu tıklayacaktır. Eğer yazılarınıza yorum gelmiyorsa, okuyucularınıza bir soru yönelterek, onları cevap vermelerine cesaretlendirebilirsiniz.

Devamını http://marketingprofs.chtah.com/a/tBIRqF4AJaJZfB7RPoHBeAzwN-O/news11 adresinden okuyabilirsiniz.

Benim önerim ise; facebook'un flog blog uygulamasını profilinize eklemek:)

25 Mayıs 2008 Pazar

İlgimi Çeken Yeni Tasarımlar


Çılgın fareler iş başında...
Gün boyu bilgisayar başında çalışanlar, elleri fare üzerinde gidip gelenlere müjde... yaptığınız işe birazcık da olsa eğlence katacak yeni tasarım fareler sizlerle. Masanızda gezinen bir balık, yada elinizin altında kırmızı bir uğurböceği alışıldık bilgisayar farlerine hiç benzemiyor değil mi! http://www.pat-says-now.com sitesini bir ziyaret edin o zaman...

Çocuk olsak dedirtecek tasarımlar...
Cep telefonu yokken nasıl yaşıyorduk acaba? çağın en yaygın iletişim aracı ve vazgeçilmezimiz cep telefonları şimdi çocukların da imdadına koştu. küçük yaştaki çocuklara cep telefonu almayı doğru bulmayan anne babalar yeni çıkan Firefly cep telefonlarını çok sevecek... Çoçuklar yanlış ya da gereksiz aramaları önlemek adına şifreleme sistemi (sadece ebeveynlerin tanıdığı ve onayladığı 20 kişiyi arayabilme) ve anne baba 'nın çöp adam figürlü tuşları ile sadece ebeveyn ve 112 yi arayabilecekler. Elektronik Eşya Tüketicileri tarafından 2006 yılının En iyi icat ödülü kazanan bu telefonların satış fiyatı 99 YTL. Desteklediği operatörler Turkcell, vodafone ve avea. MediaMarkt, Boyner, Nezih, Genpa, Darty gibi fiziksel mağazalardan satışlar gerçekleştiği gibi cocukceptelefonu.com internet sitesinden de online satışları gerçekleştirilen telefonların çeşitli renk ve tasarımda kapak ve kılıf alternatifleri de mevcut.

Geceleri Güneşi özleyenlere sun jar...
Kavanoza da bak sen dedirtecek özellikleri barındıran sun jar'lar tüm gün pencerenizin kenarında geceleri sizi aydınlatmak için güneş ışığı biriktiriyor. gecelerinizi sıcak sarı ve mavi ay ışığıyla aydınlatacak sun jar'ları http://www.iwantoneofthose.com/ adresinden satın alabilirsiniz.
Japonlar şimdi de çikolata işinde...
Çikolataların içine kurutulmuş çilekler konuyor da çilekli çikolata yapılıyor, biz neden çikolata tadında çilek yapmayalım deyip, genetiğiyle oynanmış çileklerin içine çikolata koyup bu yeni tadı bizlere sundular... genetiğiyle oynanmış ürünleri tercih etmiyor da olsak çikolata deyince akan sular durur:) Sizi seviyorum Japonlar...
Grafitti sokak duvarlarından buzdolabı üzerine taşındı...
Yaratcılığınızı artık evinizin buzdolabında göstereceksiniz. Indesit Grafiti buzdolapları magnetler yerine kaleminizle eserinizi bekliyor.. Gazlı kalemlerle ister not yazın, ister birşeyler çizin, beğenmezseniz ya da sıkılırsanız da silin gitsin, sizin nasıl olsa. Dünya'da satışı süren ürünler Türkiye'ye Nisan ayında geldi ve 1.090YTL'ye de satılıyor. Söz http://www.indesit.com.tr/ !

Yumurta hastası tasarımcı Valentino Audrito'dan sahanda yumurtalı halı... Yumurta hayranı olup kolestrolle başı dertte olanlara ne diyelim, yeme de yanında yat:)

Son olarak Tin-Up koltuklardan bahsetmeden edemeyeceğim...
Tüm zamanının video oyunları ile geçirenlere müjde... Anatominiz bu koltuklarla korunacak, gece (sabah mı desek ) yastığa başınızı koyduğunuzda ne boyun ne bel ağrısı çekeceksiniz...Ancak bu mucize tasarım oyunlar yüzünden vakit ayırmadığınız sevgilinizle aranızı düzeltme sözü veremiyor malesef... http://www.ligneroset.com.tr/ renk seçeneklerine göz atabilirsiniz.

13 Mayıs 2008 Salı

Karşınızda 2008 internet trendleri ödül listesi "Webware 100 Awards 2008"

Her yıl Webware.com tarafından açıklanan en popüler internet uygulamaları listesi yayımlandı. 10 farklı kategoride ilk 10 uygulamanının açıklandığı Webware 2008’in belirlenmesinde toplam 1.9 milyon internet kullanıcısının oylarına başvuruldu. "Yeni ekonomide çıkış yapan" sitelerin belirlendiği ve her 10 kategoride 30 adayın bulunduğu toplam 300 finalist arasından seçilen Webware 100’de müzik, arama motoru, e-ticaret, video, arkadaşlık gibi kategorilerde en iyi uygulamalar ödüllerini buldu. Müzikte "amazonmp3.com", arama motoru dünyasında "answers.com", sosyal paylaşım ağları arasında ise "bebo.com" ismi öne çıktı!!

Devamı da var:
Müzik kategorisinde “amazonmp3.com” birincilik “blogtalkradio” ikincilik, “emusic.com” sitesi de üçüncülük aldı.


Son dönemin en popüler iş alanlarından video kategorisinde ise ilk üç sırayı “amazonunbox”, “fixmymovie” ve “joost” paylaştı.


Arama moturu dünyasında pazarın lideri Google birçok servisiyle ilk 10’da yer alırken birinci sırayı "answers.com"a kaptırdı.


Son dönemde en ciddi çıkışı yapan siteler ise “Friendster”, “Gaia Online”, “Maxthon” ve “DevianArt” olarak açıklandı.

Gururumuz Hakia

2004 yılında ABD’de yaşayan Türk fizikçi Dr. Rıza Can Berkan tarafından kurulan Hakia, arama motoru kategorisine yepyeni bir anlam kattı. Diğer arama motorları gibi direkt kelime bazlı arama yapmak yerine hedefe ulaşmak için, semantik adı verilen anlamsal bağlantı kullanılarak arama yapılmasına imkan tanıyarak kendini bu alanda farklılaştırdı. Murat Vargı’nın da ortak olduğu KVK’dan girişim sermayesi desteği alan bir arama motoru olan Hakia kendi kategorisinde 6’ıncı sırada yer alarak bizleri gururlendırdı!

İşte size bu yılın ödül alan siteleri ve kategoriler:




















Audio (Ses):
Amazon MP3 , BlogTalkRadio ,eMusic, Finetune , iLike , iTunes , Last.fm ,Live365 , Pandora , Zune Marketplace

Browsing ( Tarama - [Tarayıcılar, Başlangıç sayfaları, RSS okuyucuları vs]):
Firefox , Google Reader , iGoogle , Internet Explorer 7 , iPhone , Maxthon , My Yahoo , Opera , Safari , Windows Live Home

Commerce and events (Ticaret ve dalları):
Amazon , Craigslist , eBay , Etsy , Google Adwords, Kayak , PayPal , Woot , Yahoo Shopping , Zillow

Communication (İletişim):
AIM , Gmail , iChat , meebo , Microsoft Windows Live Messenger , ooVoo , Pidgin , Skype , Windows Live Hotmail , Yahoo Mail

Productivity (Verimlilik):
30 Boxes , Basecamp , Google Calendar , Google Docs , I Want Sandy , Microsoft Office Live Workspace , Mint , Remember the Milk , Yahoo Calendar , Zoho

Publishing and Photography (Yayınlama ve Fotoğrafçılık):
.Mac , Blogger , Drupal , Flickr , FotoFlexer , Photobucket , Picasa Web Albums , Twitter , Wordpress & Wordpress.com , Worth 1000

Search and Reference (Arama ve Referans):
Answers.com , Ask.com , Google , Google Earth , Google Maps , Hakia , Live Search , Wikia , Wikipedia , Yahoo

Social (Sosyal):
Bebo , DeviantArt , Facebook , Friendster , Gaia Online , Google Groups , LiveJournal , MySpace, Stardoll , Yahoo Groups

Utility and Security (Faydalılık ve Güvenlik):
Amazon S3 , BitTorrent , Box.net , LogMeIn , OpenDNS , OpenID , Pando , ShareFile , Yahoo Briefcase , YouSendIt

Video:
Amazon Unbox , FixMyMovie , Joost , Miro , Netflix , uStream , Veodia , Vimeo , VoiceThread , Youtube


Görüldüğü gibi webware 2008 'de ilk 10'da yer alan internet dünyasının devleri olan Google 13 yahoo 8 , Microsoft 6, Apple 5, Amazon 4 hizmetiyle yarışmaya katıldı. En az ürünle 4 farklı dalda birincilik alan "amazon.com" Webware 2008'e damgasını vuran site oldu!!

  • Google (13 servis): Blogger, Gmail, Google, Google Adwords, Google Calendar, Google Docs, Google Earth, Google Groups, Google Reader, Google Maps, iGoogle, Picasa Web Albums, Youtube


  • Yahoo (8 servis): Flickr, My Yahoo, Yahoo, Yahoo Briefcase, Yahoo Calendar, Yahoo Groups, Yahoo Mail, Yahoo Shopping


  • Microsoft (6 servis): Internet Explorer 7, Live Search, Microsoft Office Live Workspace, Windows Live Home, Windows Live Hotmail, Windows Live Messenger


  • Apple (5 servis): .Mac, iChat, iPhone, iTunes, Safari


  • Amazon (4 servis): Amazon, Amazon MP3, Amazon S3, Amazon Unbox
Seneye çok daha fazla Türk sitesini bu listede görmek dileğiyle...

17 Nisan 2008 Perşembe

Özgür Alaz der ki: Her zaman keşfetmek için bak...




Bir grup genç “Ellere var da bize yok mu?” sloganıyla yola çıkan ‘googlebizelogoyapsana.com’u kurarak Türkiye tarihinin önemli günleri için, arama sitesinin ana sayfasında görüntülenecek logolar tasarlıyorlar. Bu yaratıcı 4 genç 'den biri olan Özgür Alaz kendilerini "bir avuç google sever" olarak tanımlıyor ve bu özel günlerde google.com.tr'ye tıklandığında büyük Önder Atatürk’ün görüntülendiği, 23 Nisan’ın kutlandığı, Eurovision birinciliğini hatırlayan, 17 Ağustos depreminin yıldönümünde siyahlara bürünen, Galatasaray’ın UEFA kupasını kaldırdığı güne özel ya da Fenerbahçe’nin 100. yılını kutlayan logoları tasarlamanın kendileri için bir zevk olduğunu söylüyor...

2005 yılı İTÜ İşletme Mühendisliği mezunu, fikir avcısı, meraklı internet kurdu Özgür Alaz, bir süre Youthrep.com'da trendtakipçisi ve planlamacı olarak çalışmış. Şu an Yapı Kredi'ye pazarlama ve yeni trendler hakkında danışmanlık hizmeti veriyor. Ayrıca marketallica.wordpress.com ve marketallica.com'da pazarlama fikirlerini paylaşıyor...

Geçen hafta Arda Kutsal'la keyifli sohbetin ardından Özgür Alaz da bizlerleydi ve en son trendleri ve fikirlerini kendi iş planlarımızla e-fikrime başvuran biz yeni girişimcilerle paylaştı....

Tüm söyleşi tek bir cümle üzerinde yoğunlaştı: Platform yaratmak artık yeterli değil, Oyunlardaki mekanikleri web sitelerine entegre etmek lazım...
Peki hangi mekanikler bunlar, bilinçaltımıza yerleşmiş de iş hayatında bile bizi bırakmayan kavramlar?


  • Toplayıcılık: Herşeye (silah, puan, para, ödül, vss) sahip olma hissi, hemen hemen bütün oyunlarda kullanılır.

oyunlardan bir kuple olarak warcraft: silah toplama; Futbol manager: şampiyonluklar toplama; civilization: şehir kurma, şehirleri toplayarak para biriktirme, Sincity: evini topluyorsun böylece arkadaşlarına gösteriş yapıyorsun, vs...
E-ticaret sitelerine bir göz atalım; Facebook & Myspace: arkadaş toplama; amazon.com: beğendiğin tavsiye ettiğin kitapları listeleme, Googlereader: sana ilham veren, beğendiğin yazıları bir yerde topluyorsun, vs..

Artık yeni bir platforma değil, yeni bir deneyime ihtiyaç var, sormamız gereken soru kendi iş planımıza toplayıcılık unsurunu nasıl entegre ederiz?


  • Puanlama: Kullanıcıların ne yapmasını istiyorsak onları oraya yönlendirecek ödüller bulmalıyız.

Örneklerini bolca görüyoruz. Yine oyun sektöründen; warcraft'ta altın sayı alıp, seviye yükseliyor; Ogame'de rating sistemi var; Secondlife'da profilleri puanlanıyor, vs..

E-ticaret alanında yelp'in istediği şey insanlar bu siteye gelsin, yorum yapsın, cafeleri, restoranları değerlendirsin. Ödüllendirme kriteri olarak da insanlar değerlendirme yaptıkça site içinde statü kazanıyor.

Youtube'da 2 ödüllendirme şekli var. Bunlardan biri video'yu rate etme, bu aynı zamanda kontrolü de sağlıyor. İkincisi izlenme sayısı butonu .Videon ne kadar çok izlenirse, prestijin artıyor. Böylelikle daha da fazla video yüklüyorsun, çıkışın daha da zorlaşıyor, bağlılığın artıyor.

hot or not : tamamen oylamaya yönelik bir site, insanlar birbirini oyluyor ve en 'ler seçiliyor...bunun ödülü sitedeki popülerliğin artması

amazon.com: her bir ürün/kitap hakkında insanlar yorum yapabiliyor. Böylece insanların arzusu olan top 500, top 100'den biri seçilmek ve milyonlara kendisinin o konudaki uzmanlığını gösterebilme şansı

flickr: en ilginç fotoları bir sayfada listeliyor. böylece herhangi bir ödeme yapmadan sizi top listeye taşıyabiliyor.

  • Geri Bildirim(notification):

civilization & OGame'de geri bildirim mekaniği oyunun radarı gibi görev yapar ve ne kadar iyi oynayıp, ne biriktirdin haber verir.

Facebook notification bu mekaniğin belki de en iyi örneklerinden biridir...(doğum günleri, fotoğrafına yapılan yorumlar, vs...)

  • Etkileşim: İnsanların hangi bahaneyle sosyalleşmesini sağlayabilirim??'in en güzel cevabıdır

Facebook wall to wall bu mekaniğin en iyi örneklerinden biridir...


  • Kişiselleştirme:

warcrafta, Secondlife'da, sincity'de kendi profil karakterini kendin yaratıyorsun, kendinden birşey buluyorsun ve o karaktare daha da bağlanıyorsun...

Myspace kişiselleştirmeye önem veren sitelerin başında geliyor. Herkes kendi sayfasının tasarımını , rengini bakground dizaynını vs kendi zevkine göre yapabiliyor...

Bu 5 kalemden sonrasında herşey apaçık ortada... İşin sırrı : "Yapılan iş planlarını platform olarak değil (çünkü dünyada çok fazla var), mekanikleri doğru şekilde kurgulayarak kullanıcı sayısını arttırmak, sitenin trafiğini arttırmak ve dolayısıyla geliri ve geri dönüşümü arttırmakta"

Sevgiler

düşündüğünüz, sorguladığınız, ürettiğiniz ve paylaştığınız sürece varsınız...aRDa KuTSal...



Geçen hafta konuğumuz olan Arda Kutsal bize biraz kendinden ve yaptıklarından, biraz da günümüz internet ve pazarlama modellerinden bahsetti. Ben de sizlere dinlediğim kadarıyla aktarmaya çalışacağım... Gerçi kendisini görmeseniz de yazılarından tanıdığınız bir karakter ama ben yazıya bir giriş mahiyetinde Arda Kutsal Kimdir ile başlayıp,kısa kısa söyleşi notlarına geçeceğim...

Arda Kutsal internette yeni nesil girişimlerin tanıtıldığı web sitesi olan Webrazzi'nin kurucusu ve Türkiye'deki tüm blogları bir çatı altında toplayan bir sistem olan Blograzzi'nin kurucu ortağıdır. Bunların yanısıra kendisinin danışmanlık hizmeti veren bir de firması vardır...

Sizlere büyük internet kişisi Arda Kutsal'ın ağzından web 2.0 ve Türkiye fırsatları adına özlü sözler geliyor:

İnternette reklam büyürken yön değiştirecek!

Satın almalar olacak ama bir süre sonra duracak!


Satın almalarda genel olarak kullanıcı sayısına, içeriğe, iş modeline ve pazar konumuna bakılıyor. Türkiye'deki ana iş modeli reklam, çok az düzeyde de premimum üyeliklerden alınan bedeller söz konusu.

Örneğin, blogcu.com'u inceleyecek olursak: Nokta.com'a iyi bir meblaya satıldı.Bir reklam geliri yok ama yüksek bir trafiği vardı. Alexa raporuna göre 12.sırada yer alıyordu. En önemlisi ise içerik üreten fazlaca insan vardı. pazarda açık ara öndeydi ve en büyük rakibi blogger (globalde)'dı, buna rağmen türk kullanıcısının tercihlerinde 1.sırayı alıyordu. Belki de Nokta.com bir anlamda Google'ın yaptığını yapmaya çalışıyor. Google "google adsense" ürününü kullanmak için blogger'ı açtı. Nokta.com da henüz sistemine entegre eedemese de "virgül" ürününü kullanmak için blogcu.com'u satın alıyor.

Melek yatırımcı gerekiyor!
Arda Kutsal'ın danışmanlık hizmeti veren firmasının bir de yatırım kanadı var, burada "melek yatırım" 'lar gerçekleşiyor.

Neyin nesi bu melek yatırım yahu diyenler için:
Melek yatırım hayata geçmemiş, çok çok erken aşamadaki yatırımlar, girişimcinin kendisinin değer kattığı henüz ürün, somut ispatı olmayan projelerdir. Merak edenlerin y_combinator.com sitesini ziyaret etmesi tavsiye edilir. (Amerika'daki örneği)

Burada max 25000$ yatırım yapılıyor. Buna karşılık %5-6 oranlarında pay alınıyor. Ama Türkiye'de 25000$ gibi bir üst limit yok. Yeterki değerli bir fikir olsun ve bu fikri hayata geçirecek bir girişimci/yatırımcı olsun. Arda Kutsal'da danışmanlık hizmeti veren şirketinde şirket kaynakları dışında yabancı yatırımların da olacağı konseptle değerli fikirlere melek yatırımcılar bulmakta...

Özel ilgi alanlarına yönelik sosyal ağlarda fırsat var!
Facebook bize tasarım, dil, kullanımda uygulanabilirlik gibi bir takım öğelerinin bir yalandan ibaret olduğunu gösterdi ve bugun birçok sosyal iletişim sitelerini büyük hasarlara uğrattı. Dili ingilizceydi, çoğu Türk üyesinin ingilizce bilmediği varsayılan bu sitedeki insanlar ne yapmaya gelmişlerdi buraya? tasarım karışıktı, birileri birşeylere davet ediyordu, "confirm" e basınca ne olacaktı acaba?tasarım desen, mavi-beyaz dümdüz sayfa, ne yıldız var ne sim, ne çiçek-böcek-kalp...ee noldu, herkes birbirine davet yolladı, herkes burada sen de gel, ben bilmem ne ilkokulumda bana aşık olduğunu düşündüğüm çocuğu buldum, evlenmiş biliyor musun, karısı çok çirkiiin...Haftasonu çocukluk arkadaslarımızda buluşma ayaraladık, çok güzeldi, eski günleri yad ettik...anneme babama, teyzeme, amcama hatta köpeğime bile facebook açtım, arkadaş listem doldu taşıyor, senin kaç arkadaşın var...dün doğumgününe gelemedim, ama fotoları facebook'a yüklemişsin, çok güzel, keşke gelebilseydim...falan diye gider bu diyaloglar..Sosyal ağımızı başarıyla tamamladık facebook sayesinde, bütün arkadaşlarımızı bulduk, daha da fazlasına ihtiyacımız kalmadı... şmdi sıra ortak ilgi alanlarının bir araya gelmesinde: "community kurma"
Başarının anahtarı = verinin paylaşılması










İnternet eğlence ve bilgi platformudur. Türkiye için girişim platformu olursa başarı kaçınılmazdır!

Türkiye'de Web 2.0 başarı getirmesi için anahtar .com'lar da!
Değişen büyükler: Doğan, MyNet, superonline
Değiştiren Güçler: Yonja, Ekşisözlük, Gittigidiyor...
Değiştiren Küçükler: Blogcu, Pilli, Çembernet,...
Değiştirecek Güçler: Nokta,...
Değiştirebilecek Güçler: Melek Yatırımcılar(angel Investors), Genç girişimciler, İnternet Stratejistleri

web 2.0 bir teknoloji değil, başlı başına bir terimdir. Bir beyin fırtınası esnasında oluşturulan, kişilerin ve internetin sağladığı değişimler sonucu içerikte katkıda bulunma, tasarım yapma, paylaşım gibi öğelerin yer aldığı modüler yapılar, xml, RSS gibi kavramlarla site içeriğini takip etme gibi özellikler sunan bir teknolojinin yazıya dökülmesi WEB 2.0.
İnsanların interneti kullanım şekilleri değişiyor:
Önceleri içerik verilir, izleyiciler okur fakat içerik yaratamazlardı. Önce içerikte, sonra tasarımda gelişmeler yaşandı...Tasarımlar değişti, RSS, CSS gibi teknolojilerle birlikte grafik kullanımı azaldı, büyük pikselli yazılar geldi, siteler editlendi ve Ekim 2005 gibi Web 2.0 hayatımıza girdi...Artık içeriğini paylaşmayan servis yok denecek kadar az. Böylelikle izleyici kitlesi arttı. İş modelleri buna göre değişti. Artık çoğu servis ücretsiz, siteler parayı premimum servis ve reklamlarla sağlıyor.

Hatta Web 2.0 'ın yerini alacak bir terim daha bekleniyor: Semantik kavramların ön plana çıktığı, servislerin birbirinin içeriğini algıladığı "Ajan" lar türeyecek, yani Arda Kutsal'ın tabiriyle dünya web 3.0'a hazır! Ama Türkiye henüz Web 2.0 kültürüne sahip olamadı, User Generated Content (UGC) kavramı henüz oturmadı...UGC 'e en uygun örnekler de youtube 'daki "sütü seven kamyoncu ve "idare edemem anne" videoları oldu.Yine Türkiye vikipedia da içerik olarak, diğer ülkelerinkine göre yerlerde!!!

Sebebi de ortada: dünyada teknoloji adım adım ilerlerken bizde karışık bir kurgu söz konusu. bizde paylaşım ne zaman yoğunlaşacak bilinmez, belki de web 2.0 olgunlaşmadan web 3.0 'a geçeceğiz!

YENİ TRENDLER

  1. 2008'in Twitter'ı Friendfeed: 2007 yılında Twitter adlı bir servis çıktı. bu servisle "Şu an ne yapıyorsun" sorusunun cevabını aldık. Hem de istemediğimiz kadar fazla insandan. Dünyada ne kadar popüler olsa da Türkiye'de bir facebook olamadı. Bunun üzerine bir sürü ek servisler çıktı... ta ki Friendfeed'e kadar! Friendfeed'de hesap açınca Youtube'daki videonuz, flickr'a yüklediğiniz fotolarınız, facebook'daki accountuna eklediğiniz herhangi bir servis vs tek bir kanaldan takip edilebiliyor. Yani tüm servisleri bir araya getiren bir geri bildirim servisi sunuyor. "Şu an Yotube'a x videosunu yükledi, flickra y fotolarını ekledi, facebook'daki hesabına z kişisinden bir arkadaşlık daveti geldi," vs... Friendfeed bugun inanılmaz bir hızla büyümeye başladı, bakalım Türkiye'de ne kasırgalar estirecek...

  2. Video Reklam: Arda Kutsal'a göre Video reklamlarında videonun içeriğinin tanıyabilmesiyle o içerikle ilgili reklamların entegre edilmesiyle buradaki iş modeli çok gelişecek ve hatta yepyeni bir iş kolu olacak.

  3. widget:
  • klasik e-ticaret: Türkiye'de e-ticaret alanından henüz alamadığımız ürün ve hizmetler mevcut. O yuzden şu an "klasik e-ticaret" bile yapılabilir.

  • innovatif e-ticaret: Örnekleri; altivi, pazartesisendromı

  • özel (niş) sosyal ağlar: çok uç hedef kitleli sosyal ağ ve komüniteler kurulabilir

  • Web araçları: sade-kolay ve verimli


Kaynaklar:

Arda Kutsal'ın bizzat kendisi ve sitesi http://www.ardakutsal.com/

2 Nisan 2008 Çarşamba

bir stratejik ittifak örneği: SMART CAR

1983 ‘de kurulan İsviçreli saat üreticisi Swatch’ın o dönemki CEO’su Nicolas Hayek insanların saatlere olan bağlılığını arabalara taşımasını hedefleyen bir düşünceyle mini araba fikrini ortaya atar. Projenin başlarındaki ana amaç; gençler tarafından satın alınabilecek fiyatta, onların yaşam tarzına hitap eden, 2 kişilik, minik, rengârenk, tasarım harikası dar sokaklarda geçişi kolay, parketmesi kolay, çevreye en az zarar veren egzos sistemli, az akaryakıt harcayan, hibrit motor ve elektirikli bataryalı gibi yenilikçi teknolojiyi bünyesinde barındıran bir ürünü piyasaya sürerek üretilen arabalarda Swach’ın çizgisini devam ettirerek markanın bilirliniğini arttırırken, bu üründe sunduğu katma değerle pazarın kaymağını yemektir.
Swatch’ın CEO’su Nicolas Hayek bu fikrini gerçekleştirmek için kurumsal bir araba üreticisi ile ortaklık yapmayı düşünür. İlk aklına gelen kendini “güvenli” kelimesiyle konumlandırmış Volkswagen’dir. Ancak ortaklık sürecinde planlar istenildiği gibi yürümez ve antlaşma aşamasında bu ortaklığa son verilir.
1993 yılında Mercedes-Benz küçük arabalar (subcompact) üzerinde bir fizibilite çalışması yürütmektedir. Swatch markasını, kendi tasarımını, çizgisini devam ettirecek hedef kitlesine yönelik arabalarla genişletmek istemektedir. Ancak bunu tasarladığı arabalarının özelliklerinden kaynaklanabilecek dezavantajları kamufle edebilecek, konusunda uzman bir araba üreticisi ile yapmayı düşünmektedir. Ancak Volkswagen ile istenilen anlaşmaya varılamaz. 1994 yılında of Daimler-Benz and Swatch Group Ltd mini araba (micro compact) kategorisinde stratejik ittifak (joint venture, ortak girişim) kurarlar. Üretici firma Almanya menşeili Daimler AG’dir ancak şirket stratejisi gereği üretim Fransa’nın Hambach eyaletinde Smartvile adlı fabrikada gerçekleşmektedir.
O dönem “Swatchmobile” adıyla duyulan ürün birçok araştırmacı ve uzman tarafından eleştirilere yol açmıştır. Uzmanlar küçük arabaların güvenlik açısından çok riskli olduğunu ve herhangi bir kazada büyük arabalara oranla iki kat ezilme yaşanacağını, bu tür olumsuz durumlardan ünlü saat markası Swatch’un da doğrudan etkilenebileceğini düşünmektedirler. Bunun üzerine, “Swatchmobile” adlı ürün resmi olarak Smart markasıyla piyasaya sürülür. Smart “Swatch Mercedes ART “ ‘ın kısaltılmış halidir ve ingilizcede akıllı, usta, yetenekli anlamlarına gelmektedir. Logosunda a harfinin yuvarlak kısmı tekerleri, a harfinin üstündeki ok işareti de ileriye dönük düşünme olarak tasarlanmıştır. 1997 yılında ilk Smart city Coupe Frankfurt’ta sergilenir. 1 yıl sonra 9 Avrupa ülkesinde piyasaya sürülür.
Daimler AG (eski adıyla DaimlerChrysler AG), bir Alman anonim şirketi ve dünyanın 13. büyük araba üreticisidir. Otomobil dışında kamyon üretimi yapmakta ayrıca Daimler Financial Services bölümü aracılığıyla finansal hizmetler vermektedir. Şirketin ayrıca EADS’da, McLaren Group’ta, Japon kamyon üreticisi Mitsubishi Fuso Truck and Bus Corporation’da ve ABD tabanlı oto üreticisi Chrysler Holding LLC ‘de büyük hisseleri bulunmaktadır.
DaimlerChrysler, Stutgart, Almanya menşeili Mercedes-Benz üreticisi Daimler-Benz (1926-1998) ile ABD tabanlı Chrysler Corporation’ın 1998 yılında birleşmesi sonucu kurulmuştur. Şirket 14 May 2007 tarihinde Chrysler’ı Newyork tabanlı Cerberus Capital Management a satmasının ardından 4 Ekim 2007 tarihinde ismini Daimler AG olarak değiştirmiştir.
Daimler Mercedes-Benz, Maybach, Smart, Freightliner markaları altında araba ve kamyon üretimine devam etmektedir.
Daimler Benz ile stratejik ittifakı sonucunda Swatch’ın tasarımını Daimler Benz’in tecrübesiyle birleştiren Smart Car’lar üretilir ve şirketin adı önce “Smart GmbH Micro Compact Car GmbH” olarak lanse edilir. Tasarlanan Smart Car’ların son hali CEO Hayek'in beklentilerinin çok dışında olur. Mercedes hibrit motorlu veya baterili araba üretmeyi reddetmesi üzerine bundan hoşnut olmayan Swatch elinde bulunan %19’luk ortaklık şirketi (Smart GmbH Micro Compact Car) hisselerini Mercedes’e satar ve bu projeden çekilerek Kasım 1998’de stratejik ittifaka son verir.
Eylül 2002 yılında şirket ismi “Smart Fortwo GmbH” olarak değiştirilir.
Smart Car’ların bugün tüm dünyada 36 ülkede yaklaşık 750000 satışı gerçekleşmiş durumdadır.

sizin kriziniz bir başkasının fırsatı olabilir

Her uluslararası siyaset ve ekonomi ortamında bir Çin etkeni beliriyor. Tehdit olarak algılanan Çin'i bir fırsata dönüştürmek her ülke ve şirket için olası. Ancak dikkat etmek gerekiyor. Çünkü bu büyük pazar göründüğünden daha karmaşık bir yapıda.

Türkiye’nin lokomotif sektörü olan tekstilde kritik bir viraj atlatıldı. Öncelikle Çin ve Uzakdoğu ülkelerinde kalite hala düşük seviyelerde seyrediyor. Fiyatlar ise cazibesini yavaş yavaş yitiriyor. İşgücü maliyetleri, sigorta vs. yükleri artıyor. Artık istedikleri gibi at koşturamıyorlar. Bu durumda Türkiye'nin kalite, AB ve batı pazarlarına yakınlığı, vermiş olduğu kısa terminler gibi avantajları göze çarpıyor. Çin'de temel, yüksek metrajlı, tonajlı, ucuz ama daha az kaliteli mallara dayalı bir rekabet üstünlüğü var. Ev tekstilinin ise tek önemli silahı kalite. Bu yüzden, ev tekstilcileri, tüm dünyanın kabusu Çin’i pazarı yapmayı başardı. Birçok firma, kaliteli ve Uzakdoğu’ya göre pahalı koleksiyonlarını zengin Çinliler’e kabul ettirmiş durumda.
Dünyadaki yeri İtalya ve İspanya’nın ardından üçüncülük olan Türk ekonomisinin itici gücü ev tekstili, sektörel fuarların da yükselttiği ivmeyle gözünü dünya birinciliğine dikti. Bursalı ev tekstilcileri, desen ve tasarım güçlerini kalite ile birleştirip, tüm dünyanın gözünü diktiği Çin pazarına yıllar önce girmenin avantajını yaşadıklarını belirttiler. Tehdidi fırsata dönüştüren Bursalılar, hem Uzakdoğu’ya giden batılı alıcıların kaliteyi yeniden keşfedip geri gelmesiyle, hem de Çin’deki pazar payını artırmanın mutluluğu ile her geçen yıl büyük rekorlar kırmayı planlıyor. Bursalı ev tekstilcileri, bir milyarı aşan nüfusu ve olağanüstü üretim hacmiyle dünyanın kabusu haline gelen Çin’e ihracat yapmanın, o ülkedeki zengin kitlenin gözdesi olmanın, gelecek endişelerini büyük ölçüde ortadan kaldırdığını da vurguladılar. İşte, sektörde başı çeken oyuncular: Küçükalık Tekstil, Çevikel Tekstil, Burkay Tekstil, Ka-en Tekstil, Dilhan Tekstil, Marteks, Prestige Mensucat, Türkün Şirketler Grubu, Rekor Dokuma, Evlin Tekstil, Zorlu Tekstil, Foga Tekstil, Belette, Hilteks, Bursalı Havlu…
Dünyadaki durgunluğa ve Çin menşeili aşırı ucuz ürünlere rağmen, Çin’in tehdidin yanı sıra büyük bir fırsat olduğunu keşfetmişler. Çin ile rekabet etmiyorlar çünkü tüketiciye onlardan farklı bir ürün gamı sunuyorlar. Onlarla aynı kulvarda bulunmuyorlar. Kendi modalarını kendileri yaratıyorlar. Bu yüzden standart mal üreten Çin’den korkmaya gerek yok. Tam tersine orası, farklı ürün yelpazesi olanlar için büyük ve ciddi bir pazar. Sadece Çin değil, imalat pazarının yöneldiği tüm Asya ülkeleri önemli potansiyel. Herkes oralarda bir şeyler satmanın derdinde, tekstilde olduğu gibi birçok endüstri dalındaki firmalarımız tehditi fırsata dönüştürme yolunda büyük adımlar atmış durumdalar.

Bir başka başarı hikayesi de Koton’dan;

Bir öğretmen (Gülden Yılmaz) ve emekli subay eşinin (Yılmaz Yılmaz) Kuzguncuk'ta ihraç fazlası ürün satan bir mağaza olarak kurduğu Koton, bugün 350-400 milyon dolar ciroya koşan bir marka. Çin gerçeği ve Türkiye'nin sosyolojik değişimini erken fark edip, "fast fashion" anlayışı ile kısa sürede Türkiye'nin bilinen markası oluyor. Şimdi ise gözünü yıllardır üretim için gittiği Çin'e dikmiş. İlk mağazasını yakında Hong Kong'da açıyor. Ardından üretim ve ucuzluk cenneti Çin'i Koton markasıyla fethetmeyi planlıyor. Çevrelerinde çılgınlıkla suçlanıyorlar ama Yılmaz çifti sıfırdan yarattıkları Koton'u yeni hayallere yüzdürmek istiyorlar. Madem Çin tekstil ve konfeksiyon sektörünü tüm dünyada çaresiz bıraktı, onlar da hem üretim hem de tüketimde çareyi Çin'e gitmekte bulmuşlar. Çin tehdidini kendileri için bir fırsata dönüştürmeyi planlıyorlar.

27 Mart 2008 Perşembe

internet samanlığında iğne aramak Google'ın işi....



Stanford Üniversitesi'nde doktora yapan Larry Page ve Sergey Brin ilk kez 1995 yılında tanıştıklarında 23-24 yaşlarındaydılar ve internet dünyasının en başarılı pazarlama araçlarından birini yaratacaklarını akıllarının ucundan geçirmiyorlardı. İnternet üzerinde aranan bilgilere en kısa sürede ulaşmayı sağlayacak bir yazılım geliştirme projesi için bir araya gelen Page ve Brin, 98 yılında Yahoo'nun da kurucularından olan David Filo'nun da yüreklendirmesi ile kendi şirketlerini kurdular. 7 Eylül 1998'de şirketin açılışını yaptılar. Başlarda dört personele sahip şirketin ilk ofisi bir araba garajından bozmaydı.

İnterntete yer alan bilgilere en kısa zamanda ve en kolay yolla ulaşmayı sağlayan Google programı, daha önceden geliştirilmiş olan arama motorlarından daha farklı ve çok daha hızlı bir sistemle çalışmakta. Lisansı şirkete ait olan "PageRank" teknolojisi ile listelenen binlerce sayfa, ziyaret edilme sıklıklarına göre dizilmekte. Böylece diğer arama motorlarının en büyük dezavantajlarından biri olan sıralamanın manipüle edilebilmesi sorunu da bu programla çözülmekte.

En iyi teknoloji şirketi

İnternette yer alan milyarca sayfa ve triyonlarca sözcük içinden, verilen sözcüğü bulan bu programa ve kurulan şirkete "Google" ismi verilir. Bu sözcük bir matematik deyimi olan GOOGOL kelimesinin bir uyarlamasıdır ve googol terimi, 1 rakamı ve arkasından gelen 100 adet sıfırla ifade edilen, neredeyse sonsuz büyüklükteki bir sayıyı ifade etmekte.
Şirketin kuruluşunun ve arama motorunun devreye girmesinin üzerinden daha 3 ay geçmeden Google, sektörün referans dergileriinden PC Magazine tarafından en iyi 100 web sayfasından biri olarak seçilir. Başlarda 10 bin civarında olan günlük arama miktarı 1999 yılının ilk aylarında 500 bin aramaya çıkar. Bu dönemde şirkete 25 milyon dolar sermaye koyan Kleiner Perkins Caufield & Byers and Sequoia Capital şirketi, Google'ın çoğunluk hisselerine sahip olur. Yeni yatırımcılar Stanford Üniversitesi, Andy Bechtolsheim (Sun Microsystems'in kurucusu) ve Ram Shriram (Amazon.com'un üst düzey yöneticisi) şirketin yönetim kuruluna katılırlar ve Google'ın gelişmesine önemli katkılarda bulunurlar. Daha bir yaşını doldurmadan Google, Time dergisinin en iyi 10 teknoloji şirketi arasında kendine yer bulur. 2000 yılının ortalarında Google İngilizce dışında 10 dilde daha arama yapma imkanı verecek şekilde geliştirilir. bu yılın sonlarında program "en iyi internet buluşu" ödülüne değer görülür ve Google'ın tarama yaptığı site sayısı 1,3 milyara ulaşır. Bu dönemde Google, bir reklam mecrası olarak da ön plana çıkmaya başlar. Arama yapılan konularla ilgili reklamlar, web sayfası listelerinin yan tarafında yer almakta ve hedefe yönelik bu reklamlar diğer internet bannerlarına göre 4-5 kat fazla tıklanmaktadır. Hatta şirket, bu reklamların yayın ücretini, aldıkları tıklanma miktarına endeksleyerek reklamverenlerin büyük beğenisini kazanır. Pazarlama faaliyetlerinden bir başkası da, geliştirilen özel bir arama motoru ile 1100 katologla sipariş programının taranabilir ve sipariş verilebilir bir hale getirilmesidir.

Reklam mecrası olmak

Program bir yandan 40 ayrı dilde tarama yapma imkanı verirken, bir yandan da, bulunan bilgilerin otomatik olarak tercüme edilerek istenen dilde sunulmasını sağlamakta. Şirket internet ortamında sadece telefon numaraları ya da görüntü taramak için de özel arama motorları geliştirir. 2001 yılının Eylül-Ekim aylarında Google'ın Türkçe tarama yapan portalı da devreye girer. 2002 yılının ortalaraında 4 bin farklı haber kaynağından beslenen bir haber ve manşet tarama programı devreye girer. Ayrıca hem teknik bilgi alışverişini destekleyen hem de sektörlerin dans edip eğlenmesine imkan sağlayan GoogleDance partilerinin ilki de 2002'nin Ağustos ayında düzenlenir. Şirketin Froogle adı verilen yeni arama motoru, internet üzerinden pazarlanan milyonlarca ürünle ilgili bilgiyi taramak üzere planlanır. 2003 yılının başlarında da taranan sayfa sayısı 4 milyarı, hizmet verilen dil sayısı da 40'ı geçer. Bu büyüme hızı sayesinde Google, Interbrand kuruluşu tarafından "Brand of the Year "(yılın markası) ünvanıyla ödüllendirilri. Google'ın reklam ve iletişim bürolatı Japonya'dan Sidney'e kadar bütün dünyaya yayılır. Değişik ülkelerden 100 binden fazla reklamveren AdWords programına dahil edilir. Daha önceleri taranan bir kelime ilgili olarak yeni gelen bilgileri hemen email olarak arama yapan kişilere ulaştıran haber alarm programı ve kurye şirketlerine teslim edilen kolilerin nerede olduğunu takibe yarayan programlar da Google'ın 2003 yılı sonlarında hizmete sunduğu yeniliklerdir.

Googlerlar ne yapar?

Bugün Google, dünya çapında yaklaşık ..200...milyon, kimi zamanlar da saniyede ..2.. bin arama sayısına ulaşmış durumda. Aramaların yarısı ABD'den gerçekleşirken, aramada 100'e yakın ayrı dil kullanılabilmekte. .4...milyardan fazla internet belge sayfası yarım saniyede taranabilmekte. taranan bu sayfalar basılsa 200 mil yüksekliğinde bir kağıt yığını oluşturacak, bunların hepsi okunmaya kalksa 6 bin yıl kadar sürecektir. GooglePlex adı verilen şirket merkezinde çalışan elemanlar "Googler" olarak tanımlanmakta ve bunların sayısı ..2000...kişiyi aşmakta. İlk kurulduğu dönemde faaliyetlerini sadece hızlı ve kapsamlı arama yapma ile sınırlayan Google, son yıllarda mesaj iletimi ve pazarlama faaliyetlerine de ağırlık vermekte. Arama yapılan konularda direkt reklam yayını farkedilebilirliği arttırmakta. Google ın tıklanmayan reklamları tespit ederek, reklamverenlerine reklam yayınınım kesme önerisini getirmesi de reklamcılık açısından sıra dışı ve dürüst bir davranış olarak değerlendirilmekte.

Akademik bir projenin ticari yaşamda bu kadar başarılı olması fazla sıklıkla rastalanan bir olay değildir. Fakat gerek şirketin kurucuları Brin ve Page'in ve gerekse şirketin yönetimine getirdikleri teknoloji şirketlerinde tecrübe kazanmış yöneticilerin titiz çalışmaları, bir doktora projesinden internet dünyasının en başarılı ve en faydalı buluşunun doğupp gelişmesine imkan vermiştir.

Kaynak: Marketing Türkiye

17 Mart 2008 Pazartesi

Türkiye'nin en büyük ticaret platformuyla hemen tanışın, yoksa gittigidiyoooor...


99 yılı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de internetin ayak seslerinin duyulduğu bir yıl. Sundukları değer önerisi ve katma değer, verdikleri ana tema ve kilit iş birbirinden farklı da olsa neredeyse bütün başarılı Türk e-ticaret girişim öykülerinin başlangıcı bu tarihe dayanır.

Alıcılar ile satıcıların birarada bulunduğu "Agora Modeli" diye adlandırdığımız, ana teması dinamik fiyat oluşturma olan, müşterinin aktif rol aldığı, katma değeri likidite sağlamak, bilgi birikimi zamanlama ve pazar bilgisi olan gittigidiyor.com, kurucularının birkaç denemeden sonra "e-bay diye bir model var, adamlar malını internete koyuyor, bu malı gören ziyaretçiler teklif veriyor, mal en yüksek teklif verene satılıyor, biz neden bunu Türkiye'de yapmayalım" sözleriyle ile 2000 yılı Mart ayı itibariyle başlattıkları bir proje, "goinggoinggone", açık arttırmalarda adı geçen "gidiyoor, gidiyoor, git-ti" sözlerinden ilham alınarak konmuş dahiyane bir isim...
Şubat 2001 yılı itibariyle site gittigidiyor.com adıyla açılıyor. Bir taraftan tasarım ve içerik süreci devam ederken, diğer taraftan o dönemin baş belası ekonomik kriz ile uğraşıyorlar. 2003 ortası gibi personel almaya başlıyorlar. 2004 yılı başlarında iş yapış şekillerine yavaş yavaş pazarlama faaliyetlerini katıyorlar ve ilk pazarlama deneyimlerini ntvmsnbc ile yaşıyorlar. O dönem bile iyi bir ziyaretçi kitlesi olduğu için aylık 500$ gibi bir reklam giderleri oluyor. E-bay ile ilk temas 2004 Ağustos ayında yaşanıyor. O dönem 100 bin kayıtlı kullanıcıya sahipler. E-bay ile masaya oturmaya biraz da rakipler zorluyor. 2001 yılında açıldıklarında ilk değiller ve bugüne kadar da 60- 70 kadar benzeri site açılıyor. Ancak tek ciddiye aldıkları rekabet 2004 yılında Doğan holding'in msnTürkiye ile anlaşıp pazaryeri.com 'u açmasıyla başlıyor. 2005 Temmuz'da nevaria.com. Mynet ve Doğan reklamlarıyla gittigidiyor'u zorlasalar da belirli bir zaman sonra alıcı ve satıcıyı bu networkten çekmek zorlaşıyor.

pazarın %90'ından fazlasına sahip olduklarını ve hala da büyümeye devam ettiklerini, bu değer zincirini uzun vadeli hiçbir rakibin sarsamayacağını da iddia ediyorlar. Bir ara e-bay Türkiye'ye gelecek söylentileri duyuluyor. Gittigidiyor " bir dakika bu işte Türkiye'de biz ilkiz" diyerek ağırlığını koyuyor ve "eğer Türkiye ile ilgili planlarınız varsa rekabet yaşamak yerine ortak olalım teklifiyle e-bay'in Çin ve Hindistan alımlarını yapan kişiye gidiyor"2006 Mayıs ve Haziran aylarında Türkiye'ye gelen E-bay'in CEO'su, Türkiye'de olmak istediğini , hatta şirketin bütününü bile satın alabilecekleri teklifinde bulunuyor. Büyük zorluklarla, uğraşlarla 40000 $ ile başlanan bu işe, gönül vermiş, onun büyüme hayaliyle heyecanlanmış ortaklar, şu an için de verime geçmiş bir sitenin tamamını satma taraftarı olmuyor ve 2007 yılında e-bay azınlık ortaklık olacak şekilde bir anlaşma imzalanıyor. "gittigidiyor bir e-bay ortaklığıdır" logosu siteye ekleniyor ve tüm pazarlama faaliyetlerinde de vurgulanıyor. 2005 Kasım'ında TV reklamları vermeye başlayan site, halen reklamlara devam etmekte...
12 Şubat 2007'de şu an şirketin genel müdürlüğünü üstlenen Cenk Angın da bu sinerjiye katılıyor. Şubat 2007'de 60 kişi olan şirkette, 2007 sonunda çalışan sayısı 101 kişiye çıkıyor.

Organizasyon yapısı;
  • Kullanıcıyla günde 3000-3500 temasın olduğu müşteri hizmetleri (Call Center) departmanı. Şu an e-mail operasyon kısmında 40 kişi çalışıyor, çalışan sayısını daha da arttırmayı düşünüyorlar.

  • Konvansiyel bir şirketin üretim departmanı gibi olan IT departmanı

  • Grafik tasarım bölümü

  • Muhasebe/ Finans, IK, Pazarlama gibi tipik konvansiyenel birimler

Pazarlama departmanını geçen sene oluşturmuşlar, bu departman içerisinde CRM (Customer Relationship Marketing) 'i de barındıyor.
Ürün satıcıdan geldiği için, sistemin taklit ürünü kontrol etme şansı çok az. Ama ürün taklit veya sahte ise ve alıcı gg'ye iade eder. Bu sistem e-bay'de bile yoktır. Kontrol mekanizması tamamen alıcıdadır. Alıcıdan satıcıya giden " Sattığın ürün sahteyse, verme, farkederim ve geri iade ederim" mesaj doğrultusunda satıcı ister istemez, dkkatli davranmak durumunda kalmaktadır.

8 kişilik Operasyon departmanı 3'e bölünmüş:

  • Müşteri Hizmetleri

  • Ödeme-Güvenlik

  • Risk Yönetimi

Konrolün büyük çoğunluğu alıcıda da olsa Risk Yönetimi Bölümü sahte ürün, sahte kullanıcı, küfürlü mesaj, manipule edilen kulllanıcılar gibi kısımları kontrol altında tutmaya çalışmaktadır.

Gittigidiyor'un iş planı akışı aşağıdaki gibidir:

1.adım: alıcı ürünü satın alıyor, ödemeyi havuz hesabına yapıyor.
2.adım: Satıcı ürünü alıcının adresine kargoluyor.
3.adım: Alıcı ürünü teslim alıyor ve onaylıyor.
4.adım: Havuz hesabındaki para gg tarafından satıcıya ödeniyor.


Sistemde göze çarpan en önemli şey ise " alıcı onay vermeden, para satıcıya geçmiyor". İşte bu madde Türkiye'de güvenli ticareti uygulamaya alan gittigidiyor.com'un en büyük rekabet avantajı! ilk başlarda güvenli ticareti seçimli olarak koymayı düşünseler de daha sonra bunu tek seçenek olarak kullanıcıya sunmaları ve Rakiplerinden farklı olarak bu modeli başından beri uygulamaları ayrıcalıklarını açık seçik ortaya koymaktadır. Gittigidiyor açılmadan müzayede.com, powergrubu, acikartirma.com vardı, şu an hiçbiri yok, sebebi de bariz ortada!

2001 'den bu yana kullanıcı profiline bakacak olursak; bugün kayıtlı kullanıcı sayısı 1.8 milyon civarında ve satışa yaklaşık 750000 ürün sunuluyor. Günde 9 milyon sayfa gösterimi ile günde yaklaşık 530 bin, ayda 6 milyon tekil ziyaretçi sayısı ile kişi başına ortalama 16,5 sayfa ve 8,5 dakika sayfa görüntüleme.... Alıcıların çoğu Anadolu'dan, satıcıların gelişimi ise zamanla oluyor, onlar gittigidiyor'u buluyor, hatta doğubank bile bu sitede satıyor.
Gelecek hedefleri neler:

2005 aralık ayından beri itiraf.com'un yaratıcısı Ersan Özer ile birlikte lokal arkadaşlık siteleri istanbul.net, izmir.net, ankara.net üzerine çalışıyorlar. Kurulduğu andan itibaren para kazanan siteler arkadaşlık siteleri, o yüzden bu projeden çok umutlular, 3.aydan itibaren TV reklamını bile yapmışlar. gelir modeli erkek kullanıcıların parayla, bayan kullanıcıların ücretsiz üye olduğu bir model. Bu gelir modelinden kullanıcıların haberi yok tabi:)
2.projeleri uzmantv.net. Uzmanların konuştuğu, kullanıcıların video yükleyemediği, profesyonel çekimlerin olduğu bir site. Gelir modeli rekalm üzerine ama fazla bir getirisi olmadığını söylüyorlar.
3.projeleri bir haber portalı olan guncel.net. ve bir diğeri youtube benzeri kullanıcıların video yükleyebildikleri timsah.com. Son olarak da henüz yapım aşamasında olan fiyat karşılaştırma sitesi cimri.net. Şu an tio.com gibi fiyat karşılaştırma siteleri mevcut ancak, KDV dahil/ hariç, nakit/indirimli/xtaksitli fiyatları tek bir kalemde gösterecek britakım farklılıklar yaratacak fikirler üzerine çalışıyorlar.

Bu projelerin çoğuna Cinar Holding ortak. Bu projelerin içine girmelerinde ortaklarının medya çevresinden oluşu büyük rol oynuyor. Gittigidiyor çatısı altında 4 şirket bulunuyor. İşin içinde e-bay faktörü olduğu için ve gittigidiyor farklı bir işe odaklanmak istemediği tek şey üzerinde kalmak istediği için diğer 4 şirketin farklı tüzel kişilikleri bulunuyor.

Bunların dışında 3 iş modeli daha düşünüyor: reklam networkü, kariyer projesi ve ilana benzer, karşılaştırmalı alışveriş tarzı bir proje.

Böylelikle internette e-tcaret alanındaki bütün iş modellerini denemiş oluyorlar, bizler de yeni projelerin akışını merakla bekliyoruz...

10 Mart 2008 Pazartesi

ACIKTIIIIIIIM diyorsan, bol çeşit istiyorsan, HEMEEEN ŞİMDİİİİİ diyorsan, al koy sepete...


Romalı devlet adamı, bilgin, hatip ve yazar Marcus Tullius Cicero'nun da söylediği gibi "Yaşamak için yemelisin, yemek için yaşamalısın." Değişen her şeye rağmen, yemek yemek hep var, hep kalacak, o bir ihtiyaç, hiç bir şey onun yerini tutamadı, tutamayacak. Değişen tek şey ise belki de yemek yeme alışkanlığımız. Ailecek sofraya oturup, 3 çeşit ev yemeği, üstüne çay eşliğinde tatlı servisi ile karınların bayram ettiği o günler neredeyse geride kaldı. Neden mi? Çünkü zaman kendi hızıyla herşeye ivme katıp silip süpürüyor tüm değerlerimizi. Nefes almak için bile kısıtlı vaktimiz varmış gibi soluyoruz. 1saat fazla çalışıp, yarım saat erken uyuyabilmek için belki de birçok şeyi aksatıyoruz günlük hayatımızda, bu durum sadece yemek kültürümüz değil birçok olgunun da temellerini sarstı. Yemek yemeyi seven, misafirlerine, ailesine yemek ziyafeti vermeyi seven, yemek için yaşayan biz Türk Milleti , artık yaşamak için yiyoruz...

Değişen her bir olgunun birileri tarafından fırsata dönüştürüldüğü günümüzde, bu değişiklikleri hayatımıza en kolay entegre eden, bize maksimium fayda ve tatmin ile dönen girişimcileri de takdir etmek gerekir... İşte bunlardan biri Türkiye'nin ilk online yemek sipariş sitesi yemeksepeti.com'un kurucusu ve genel müdürü Nevzat Aydın.

Kendisi 1999 Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü mezunu. Amerika Birleşik Devletleri'ne giderek Silikon Vadisi'ndeki University of San Francisco'da MBA eğitimi alıyor. Amerika'da bulunduğu dönemde e-ticaret ile ilgili gelişmeleri yakından takip eden Aydın, MBA eğitimini yarıda bırakarak aklındaki projesini hayata geçirmek üzere Türkiye'ye dönüyor. O dönemler Türkiye'de internet üzerinden girişim yapmanın yavaş yavaş başladığı dönemler. Aydın'ın aklındaki projesi 'paket servis' ve 'internet'. 2000 yılı Haziran ayı'nda proje üzerinde çalışmaya tek başına başlar. Öncelikle projesinin gerçekleşebilir olup olmadığını test etmek için, restoran sektörünü araştırmaya başlıyor. Amerika'daki benzer projelerin iş modelinin Türkiye'ye uygulanmasının zor olacağını bildiği için, pazar araştırması yapıyor ve kuracağı sitenin iş/gelir modelinin büyük kısmını restoran sahipleriyle yaptığı mülakatlar sonucunda belirliyor. Kendisine bu projesinde yardımcı olacak, iş arkadaşları, ortaklar bulması gerekiyor. Bu sırada risk gibi gözüken bu işe girmek isteyenlerin sayısının yok denecek kadar az olduğunu hatta en iyi arkadaşlarının bile onu caydırmaya çalıştığını görüyor. İşte edindiği bu tecrübe, genç girişimcilerin kulağına küpe olacak cinsten: ‘Her zaman en iyi arkadaşınız iş ortaklığı için en doğru kişi olmayabilir.’ Kendisine bu konuda tam destek veren Melih Ödemiş ile 2000 yılı Ağustos başı gibi şirket kuruluyor. 2001 Ocak ayında internet üzerinden istenildiği şekilde ödeme yapılabilen bir paket servis portalı olarak online hizmete geçiyor. Odak noktaları yemek dağıtımıdır, onun dışında tencere, tava satmayacaklardır. İş modelleri yemek siparişleri üzerinedir. Kullanıcı yemek ücretini kapıya gelen restoranın görevlisine nakit, kredi kartı veya ticket ile öder, yemeksepeti bu ödeme üzerinden %10 komisyon alır. Bu da Aydın'ın çıkardığı 2.sonuçtur: "Doğru yer, Doğru zaman, Doğru Proje" . Geç kalınsaydı, kriz dönemine denk gelebilirdi ve sadece fikir olarak kalabilirdi. Bu projeyi belki de birileri hayata geçirecekti, çünkü Amerika ve Avrupa'da uygulanan bir modeldi, Türkiye'de ise henüz uygulanmıyordu, onlar gerçekleştirdi." Doğru Proje"olması o zamanın koşullarında yapılan sağlıklı pazar araştırmalarıyla fizibilitesinin ölçülüp bu pazara girme kararının zamanında alınmasıydı.

7 yıl önce hizmete geçen yemeksepeti.com şu an 8 ilde 2500 üzerinde restoranla servis veriyor. 56 kişilik bir ekiple çalışıyor. 350000 üyeye sahip, siyate giren ziyaretçilerin %41 'i sipariş vermekte, günlük sipariş miktarı 30000 civarlarında. Tutulan kayıtlara göre şu zamana kadar en ok sipariş veren üyeyin toplam sipariş sayısı 2712.

'İki tip şirket vardır. Kullanıcılarına daha fazla para harcatmaya çalışanlar ve daha az para harcatmaya çalışanlar. Biz ikincisi olacağız.' İş yapış şekillerinde amazon.com'un CEO'su Jeff Bezos'un bu sözlerini örnek aldıklarını söyleyen Aydın, prensip olarak kullanıcılarının yanında olduklarını, bunu onların da farketiklerini ve yemeksepetiyle karınlarını doyurduklarını büyük bir rahatlıkla söylüyor.

Başlangıçtan bu yana karşılaştıkları zorluklar da yok değil tabi. İş modelini restoran ve kullanıcı isteklerine göre şekillendiren şirket, ilk başlarda hem kullanıcı, hem restoran tarafında büyük sıkıntılarla karşılaşıyor. Restoranlar bilmedikleri bir siteye kazanmadan bişey ödemek istemiyorlar, kendi ürünlerini kendileri götürüp teslimde de paralarını kendileri almayı tercih ediyorlar. İnternetten sipariş hakkında hiçbir fikirleri yok, kaldı ki bilgisayar kullanmayı dahi bilmeyenler var. Kullanıcılar ise kredi kart numaralarını vermek ve yemek gelmeden önce ödeme yapmak istemiyorlar. Bunun üzerine, kullanıcılardan herhangi bir ücret talep etmeyen, siparişin ödemesinin kapıda yapıldığı, yemeklerin hangi restorandan geldiğinin bilindiği, şikayetlerin direk kendilerine yapıldığı, menü ve fiyat listesinin güncellendiği, restoranlardan aldıkları sipariş üstünden komisyon ücreti alan, siparişleri telefonla bildiren bir sistem kuruyorlar. Böylece hem kullanıcıların talepleri doğrultusunda iş yapıyorlar, hem de restoranların işine en az müdahale ediyorlar, yani herkes kendi işini yapıyor, işler tıkırında yürüyor.

İnternetten paket servis hizmetinin katma değeri nasıl olur ki diyenler için:


  • Puanlama sistemiyle kullanıcıların oyladıkları restoranlar, yani çürük yumurtalar sistemden çıkarılıyor. Şu zamana kadar 880 restoran sistemden çıkarılmış.

  • GPRS/ POS sistemi ile çok sipariş alan restoranlara POS sistemi kuruluyor.

  • DVD/Kitap Promosyonu, bunları müşteriye doğru ulaştırabileceklerini düşündükleri restoranlara teslim edilerek, 30 YTL 'nin üzerindeki siparişte bulunan müşterilere hediye olarak verilmesi sağlanıyor.

  • Canlı yardım ile anlık yardım, çağrı hizmeti ile kullanıcılarla iletişim kuran bir sistem kuruyorlar.

  • Gece operasyonu ile 7/24 hizmet vermekteler.

Nevzat Aydın, Melih Ödemiş ve Cem Nufusi adlı 3 arakadaşın bir bilgisayarla internetten yemek servisi vermek için hazırladıkları iş modeli, bugün 5 milyon dolar cirolu bir şirket oldu. Günde 4 bin kişi onların sitesinden yemek yiyor..İnternetin evlere girmesinin sektörlerinin önünü açmada önemli bir faktör olduğunu hatırlatan Melih Ödemiş ise buna bağlı olarak sektörlerinin de hızla büyüdüğünü, Paket servis sektörü % 5-20 büyürken şirketlerinin %100 büyüdüğünü, 2003'te ciroları 2.2 milyon dolar, kayıtlı üye sayısı 57 bin iken yedi yıl içerisinde 5 milyon dolar ciro ve 260 bin kayıtlı üyeye ulaştıklarını, pazarın %5-6'sına sahipken kısa vadede paylarını %15'e yükseltmeyi hedeflediklerini açıklıyor bir söyleşisinde. Ayrıca şirketin franchise modeliyle de bir marka haline geldiğini belirten Ödemiş, Bursa, Antalya, Adana, Sakarya ve Kocaeli'nde de bu modelle hizmet vereceklerini ifade ediyor. Bunları sadece ağızdan ağıza pazarlama faaliyetleri ile başaran şirket, yeni yeni radyolara reklam vermeye başlamış. Böylece sadakat programlarının bir parçası olan' Müşteri daima haklıdır, yemeksepeti.com daima müşterisinin yanındadır' mesajlarını iletişim kanallarıyla da bir kez daha pekiştirmeyi, böylece kullanıcılarını kendine bağlayıp, rakiplere gitmesini engellemeyi hedefliyor.
Bu sırada, Yemeksepeti.com, Microsoft ve DorukNet tarafından düzenlenen Altın Örümcek Web Yarışması'nda 2004 ve 2005 yıllarında 'En İyi Web Sitesi Ödülü'nü kazanıyor. Yine 2007 yılında Endeavor Türkiye Ofisi tarafından 'Endeavor Girişimcisi' seçiliyor.

Kısa vadede rakamsal hedefler koymalarını kullanıcı ve iş ortaklarının memnuniyetleri ve bağlılıklarının yanısıra almış oldukları başarılar da büyük oranda teşvik ediyor olsa gerek....


3 Mart 2008 Pazartesi

Türkiye'nin en büyük saat sitesi alısverissaati.com'dan bir kuple...

Pazarlama ve iş geliştirme konu­sunun sayılı uzmanlardan Amerikalı Stephen R. Covey’in Einstein’ın sözün­den yola çıkarak geliştirdiği bir kuram var. Einstein’dan naklen şöyle diyor: "Karşınıza çıkan imkânları hep aynı dü­şünce çizgisinde kalarak göremezsiniz!" Ve şöyle devam ediyor: "Bir şeyler hakkında hüküm verirken elinizdeki ve­riler yeterli olmayabilir, uzağı net olarak görüp hüküm vermek için önce zihin ha­ritanızı değiştirmeniz lazım!"

İnternette sayısız başarı öyküsü var. Bunların bazıları biliniyor, bazıları ise gölgede, fark edilmeyi bekliyor... Kudret Curey tarafından 2002 yılında kurulan alısverissaati.com'da günde 50 saat satışı gerçekleştirirerek yılda 1 milyon dolar ciro yaparak kısa zaman içinde e-ticaret alanında sivrilenlerden...

Curey'in bu işe girmesi tamamen ailesinin kuyumculuk sektöründen gelmesinden kaynaklanıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Makina Mühendisliği 2006 mezunu olan Kudret Bey, 2002 yılında tatil amaçlı gittiği Amerika'da ABD menşeli internet alışveriş sitesi e-Bay'dan etkilenerek 2 hafta boyunca hakkında bilgi topladığı site sayesinde e-ticaret kavramını farkediyor ve orada internet denilen olguyu fırsata dönüştürmeye karar veriyor. Yaklaşık 1,5 sene boyunca e-Bay üzerinden mücevher ve takı satışı yapıyor. Ancak satış hacmi arttıkça sadece TNT kargo masrafı ayda 7000 dolarları bulmaya başlıyor, dolaylı olarak kar marjı düşerken, bir taraftan da bu işin taklitleri ortaya çıkarak rekabeti kızıştırınca, Amerika ile bağlantısını keserek tamamen Türkiye pazarını incelemeye alıyor. Ne yapabilirim ve farklılaşabilirim ve dikkat çekerim diye düşünüyor ve görüntüsü olan, daha önce hiç yapılmamış, niş market olan internette saat sektörüne yöneliyor. O dönemde internette saat pazarı oldukça geniş, başı çeken aktörler ise hepsiburada, estore, kangurum, ideefixe. Türkiye pazarında iş yapma şekli nasıl, iş modelleri Amerika'dakilere benziyor mu gibi soruların analizini yapmak için öncelikle işe bu şirketlere kol saati tedarik etme ile başlıyor. Asıl amacı ise ileride kendisinin kuracağı saat sitesinin alt yapısını oluşturmak için bilgi toplamak ve pazarı takip etmek.

2003 yılında bir alışveriş sitesi gibi değil, bir saat portalı olarak ortaya çıkıyor alışverişsaati.com. Sitenin öncelikli amacı görsel olarak tatmini ve dolayısıyla güveni sağlarken, o saat modellerinin, ve değişik markaların çıkardığı ürünleri müşteriye tanıtmak. Daha sonra üye modülünü ekliyorlar, bu modülle kullanıcılardan siteye üye olmak için saat satın almayı etkileyecek etkenlere bakılmak üzere yetecek en az üye bilgisini istiyorlar. Yine o dönemlerde çoğu internet sitesinde iletişim bilgisi yok veya yetersiz iken, birkaç telefon numarası vererek, kullanıcıların aramasını, sorgulamasını ve güven ve iletişim olgusunun oluşmasını sağlıyorlar.

2006 yılına doğru arayüzler değişmeye başlıyor ve site içeriği tamamen alışveriş üzerine yoğunlaşıyor. Saat lüks bir ürün, insanlar daha çok kollarında deneyerek, kıyafetleriyle ve kendi tarzıyla uyumuna bakarak satın alma kararı verme eğilimi gösterirlerken, aynı zamanda birden çok alışveriş merkezi ve bolca ürün seçeneği mevcutken, insanları sitelerine çekecek ve kol saati alışverişine itecek somut nedenler ortaya koymalıyız diye düşünüyorlar ve agresif fiyatlandırma ve sundukları taksit seçenekleri ile 3,5 sene içinde yaklaşık 16000 ziyaretçi ile ortalama günlük satışı 300 saate kadar çıkarmayı ve 4 milyon dolar ciro yapmayı başarıyorlar. İnsanlar alışverişsaati.com'a giriyorlar, ürünü beğeniyorlar, sunulan fiyat uygun geliyor, sonra kollarında denemek için mağazaya gidiyorlar, beğenirlerse alışverişsaati.com'a dönüp saati satın alıyorlar. Burada ellerinde hep stok fazlası bulundurma sitenin satın alma niyeti üzerinde en önemli avantajlardan biri.

Kudret Bey, internette 2 tip modelin varlığından bahsediyor. Bunlar; ya internetten büyüyüp mağazada devam etmek, ya da fiziksel mağazacılıkla başlayıp, bunu internet ile pekiştirmek. Bu bağlamda en büyük rakiplerini Konyalı Saat'i gördüklerini de açıkça belirtiyorlar. Onların internetten kendi mağazalarına yönlendirme yaptıklarını ve netten satış yapamadıklarını, bunun altyapısını da bir türlü oluşturamadıklarının farkındalar.
Güven unsurunu daha da pekiştirmek, alışverişi ön plana çıkarmak adına 2007 yılının başından itibaren fiziksel mağazacılık fikri ortaya çıkıyor. Sirkeci'de ilk mağazalarını açıyorlar. 2008'de ciddi anlamda büyümeyi hedefliyorlar. Bugün 15 tane fiziksel mağazaları mevcut. En büyük rakipleri olan Konyalı Saat'in içinden çıkamadığı duruma düşmemek adına farklı bir yaklaşımla mağaza ve internet satışı arasında ideal nokta belirliyorlar. Müşterilerin saati satın almadaki yaptığı pazarlık oranı, hangi markalarda ne kadar indirim yaptırdıkları gibi önemli veriler toplanarak standart fiyatlar ve indirimler oluşturuluyor.

2007 yılına kadar "Güvenli ve ucuza saat satın alın" sloganıyla ilerlerken, 2007 yılından itibaren sloganlarını "Saat= Alışverişsaati" 'yle değiştiriyorlar. Bunun altında yatan en önemli faktör ise örnek aldıkları tek site olan Google'da arama yapan inanların saat değil de alışverişsaati yazarak arama yapmasını amaçlamak. Selpak, Gilette, Orkid gibi o isme (saate) kendi markalarını vermek. Hedeflenen bir arkadaşın kolunda, bir ünlüde, başka bir mağazada görülen ve beğenilen saatin markası, fiyatı nedir diye alışverişsaati'ne bakılarak oradan bilgi edinilmesini sağlamak, bu yüzden bütün modeller satılmasa da saat modelleri insanlara bilgi ve fikir vermesi adına siteden kaldırılmıyor.

En son güncellenen bilgiye göre; siteden alışverişte şu an fiyat saat başı ortalama 135-140 YTL ye geliyor. 60'a yakın saat modeli sitede mevcutken bunların hepsi satılmıyor. En son satan marka Casio. Hatta bir perakende şirketi olarak Casio'nun kendi toptancısından bile daha fazla Casio satışı yapıyorlar. Casio'ya ucuz saat gibi genel bir algı var. Seni Türk insanına doğru anlatalım diyerek Casio'ya ortaklık teklifinde bulunuyorlar. Casio bu teklife sıcak bakıyor ve 6 ay önce Casio ile ortak oluyorlar. Birkaç yere( İstanbul Tepe, Ankara ve Mersin illerine) CasioPoint mağazaları açılıyor. Bu mağazalarda %80'i saat olmak üzere Casio marka ürünler satılıyor.

Peki bu site başarılı olamasaydı ne olacaktı? Site açılır açılmaz başarı hikayelerinde yerini almadı kuşkusuz, birtakım zorluklar atlattı, hala da atlatmakta.
Sitenin trafiği ilk açıldığında 500-600'lerde iken, maçkolikte reklam yapılıyor ve trafik 1000-2000 civarlarına ulaşıyor. Ama istenen bu değil, reklam vermekten vazgeçiyorlar. Bu bağlamda, ilk başlarda teknolojik anlamda çuvalladıklarını kabul ediyorlar.
İnternette mesafeli satış sözleşmesi vardır. Bu sözleşmede eğer taksit uygulaması yapıyorsanız yaptığınıza dair bir madde koymanız gerekir. Yoksa taksit üzerinden faiz uygulayamazsınız. Bir gün sitenin yasal denetlenmesi yapılıyor, ve taksit uygulandığı halde o maddenin sözleşmede yer almadı tespit ediliyor. Oysa ki o madde olmadığı halde faiz uygulamadıklarını belirtseler de illa ki sözleşmenin revize edilip o maddenin konması zorunluluğu getiriliyor. Bu bağlamda ilk başlarda hukuksal anlamda da çuvalladıklarını kabul ediyorlar.

Başka bir çuvallama da müşteri ayağında oluyor. O dönem özel bir fiyata sundukları saati birden 50'den fazla kişi satın alıyor ve ellerinde stoğu kalmıyor. Bunun üzerine sırada bekleyenlerde bir tepki oluşuyor. Hatta bu promosyonun sahte olduğuna dair şüpheler bile oluşuyor. Bu yanlış anlaşılmayı engellemek adına, müşterilere hediyeler gönderiliyor, ikna etmek adına telefonlarda diller dökülüyor. Eee işin ucunda müşteri memnuniyeti var, müşteri seni vezir de edebilir, rezil de:)

Sonuç olarak, Türkiye'nin en büyük saat sitesi ve fossil'den sonra dünya'da en çok ziyaret edilen 2. site olarak Alexa raporuna geçen alışverişsaati.com, yakın gelecekte yüklemesi o ülkeden merkezi hizmeti Türkiye'den olmak üzere işini yabancı bir isimle uluslararası alana da taşımayı hedefliyor...

Bir başka başarı hikayesiyle haftaya görüşmek üzere...